suc-

English-Turkish Translation

  1. Prefix önekinin
    c ile başlayan kelime önündeki şekli.
    succeed, succumb gibi. (bkz: sub- ).
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

Turkish-English Phrases

suç
misdeed
suç
abuse
suç
criminality Noun, Law
suç
public offence
suç
(US) criminal offense
suç
offence
suç
crimen
suç
tortious act
suç
offense Noun
suç
caper
suç
(US) offense
suç
sin
suç
debt
suç
guilt
suç
fault
suç
trespass
suç
transgression
suç
culpability Noun
suç
infraction
suç
misdoing
suç
(Br) criminal offence
suç
delict
suç
peccancy
suç
charge
suç
culpa
suç
imputation
suç
infringement
suç
wite
suç
crime Noun, Criminal Law
adi suç
simple offense
adi suç
petty offence
adi suç
ordinary offence Noun, Criminal Law
adi suç
petty crime Noun, Law
ağır cezalık suç
capital offence
ağır suç
gross misconduct
ağır suç
(Br) indictable offence
ağır suç
indictable offense Noun
aleni suç
loud offence
ani suç
instantaneous offense Noun
ani suç
instantaneous offence
ani suç
instantaneous crime
askeri suç
military offense Noun
askeri suç
military offence
askeri suç
military crime Noun, Law
atılı suç
imputed offence Noun, Criminal Law
atılı suç
alleged crime Noun, Law
aynı suç
same offence
basit suç
simple offense
bir suç (cürüm) işlemek
to perpetrate a crime Verb
bir suç işlemek
to commit an offence Verb
bir sürü suç
deluge of crimes
birine bir suç yüklemek
to impute a crime on sb Verb
birlikte işlenen suç
joint offense Noun
ceza mahkemesince bakılacak suç
statutory offense Noun
cezası ölüm olan suç
capital offence
ciddi bir suç işlemek
to commit a serious crime Verb
ciddi suç
serious offense Noun, Criminal Law
çirkin suç
infamous crime
elektronik suç
electronic crime
elektronik suç
cybercrime Noun, Criminal Law
gençlerin işlediği suç
crime
hafif suç
peccadillo
hafif suç
minor offense Noun, Law
idamlık suç
hanging matter
idamlık suç
mortal offence
ikinci kez suç işlendiğinde
in case of a second offense Noun
işlenen suç sıklığı
frequency of crimes
işlenmekte olan suç
crime in progress Noun, Law
işlenmiş suç
accomplished crime
kanuni suç
statutory offence
kanuni suç
legal offence
kasıtlı işlenen ağır suç
wilful misconduct
kişisel suç
personal offense Noun, Law
kışkırtıcı suç ortağı
feigned accomplice
kötü suç
felony
küçük suç
(US) petty offense (offence , Br
küçük suç
petty offense (offence ,)
lekeleyici suç
scandalous crime
mali suç
fiscal offence
mali suç
fiscal offense Noun
mali suç
financial crime Noun, Criminal Law
meşhut suç
flagrant offence
meşhut suç
(law) flagrante delicto
müselsel suç
successive offences
müsnet suç
imputed offence Noun, Criminal Law
mütemadi suç
continuing offence
müterakki suç
progressive offense
müteselsil suç
crime involving another crime
nispi suç
relative crime Noun, Law
öncül suç
predicate offence, predicate crime Noun, Criminal Law
öncül suç
predicate offense Noun, Law
önemsiz suç
summary offense Noun
önemsiz suç
trifling offense Noun
organize suç
organised crime Noun, Criminal Law
organize suç
organized crime Noun, Criminal Law
organize suç
organized crime Noun
organize suç
organised crime Noun
örgütlü suç
organised crime
örgütlü suç
organized crime Noun, Criminal Law
ortak suç
joint offence
ortak suç
collective guilt
ortak suç
joint offense Noun
politik suç
political offence
şekli suç
technical offence
siber suç
cybercrime Noun, Criminal Law
siyasi suç
political offense Noun
siyasi suç
political offence
siyasi suç
political crime Noun, Law
siyasi suç ile bağlantılı suç
offense connected with a political offense Noun, Law
suç ...
criminal
suç aracı
instrument of crime Noun, Law
suç araştırması yapma
crime detection
suç benim
the fault lies at my door
suç çeşitleri
species of crime Noun
suç dalgası
wave of crimes Noun
suç delili
evidence of guilt
suç delili
proof of guilt
suç duyurusu
crime report Law
suç duyurusu
criminal complaint Noun, Law
suç duyurusu
denunciation Noun, Law
suç fiili
felonious act
suç fiili
criminal act
suç geliri
proceeds of crime Noun, Criminal Law
suç gelirleri
proceeds of crime Noun, Law
suç girişimi
attempted crime
suç girişimi
criminal attempt
suç hayatı
criminal career
suç iddiası
criminal charge Noun, Law
suç ihbarı
criminal information
suç ihdası
criminalization Noun, Law
suç ikrarı
confession of guilt
suç ile mücadele
suppression of crime
suç işlemek
to commit an offence Verb
suç işlemek
to commit a crime Verb
suç işlemek
to admit an offence Verb
suç işlemek
to incur guilt Verb
suç işlemek
to pull off a crime Verb
suç işlemek
to perpetrate a crime Verb
suç işlemek
to commit crime Verb
suç işlemek
to commit an offense Verb
suç işlemeye eğilimli
crime prone
suç işlemeye eğilimli suç
crime prone
suç işleyebilir
capable of crime
suç isnadı
accusing
suç isnadı
incrimination
suç isnadı
crimination
suç isnadı
accusation Noun
suç isnadı
criminal charge Noun, Law
suç isnat etmek
to charge with Verb
suç istatistiği
criminal statistics
suç itirafı
acknowledgement by record
suç itirafı
confession of guilt
suç kastı
criminal intent Noun, Law
suç kaydı
criminal record
suç konusu
corpus delicti
suç mahalli
crime scene Law
suç makinesi
crime machine Noun
suç niyeti
criminal intent
suç önleme
crime prevention
suç oranı
crime rate Noun, Law
suç örgütü
criminal organization Noun, Criminal Law
suç ortağı
partnership in crime
suç ortağı
accomplice
suç ortağı
associate in guilt
suç ortağı
joint tortfeasor
suç ortağı
associate in crime
suç ortağı
principal in the second degree
suç ortağı
accessory
suç ortağı
partner in crime Noun, Law
suç ortakları
aiders and abettors Noun
suç ortaklığı
complicity Noun
suç ortaklığı
connivance
suç ortaklığı
abetting
suç ortaklığı
abetment in crime
suç sicili
blotter
suç teşebbüsü
attempted crime
suç unsurları
elements of crime Noun, Law
suç unsuru
element of crime Noun, Law
suç unsuru
element of crime Noun, Law
suç üstü
flagrante delicto
suç üstü
red-handed
suç uydurma
fabricating a crime Noun, Law
suç vasfı
description of the crime Noun, Law
suç vasıtaları
instruments of crime Noun, Law
suç yükleme
inculpation Noun, Law
suç yüklemek
to incriminate Verb
suç yüklemek
to inculpate Verb
suç yüklemek
to impute Verb
suç yuvası
nest of crime Noun
taksirli suç
negligent offense Noun, Law
taksirli suç
negligent crime Noun, Law
tamamlanmış suç
completed offence
ufak suç
minor crime
uluslararası suç
international crime Noun, International Law
yeni bir suç vukuunda
in case of a fresh offense Noun
yeniden suç işlemek
to replapse into crime Verb
yüklenen suç
criminal charge Noun, Law
zincirleme suç
successive offence Noun, Criminal Law
Turkish-English phrases from Zargan's own database

suç
Bir kimse veya topluluğun isteyerek ve ... ahlâka aykırı davranış, kabahat