teeth

  1. Noun dişler (tekili:
    tooth).
    teethless: dişsiz.
diş fırçalamak Verb, Medicine
kıtı kıtına, ucu ucuna, daradar, ancak, kıt kanaat, güçlükle.
He passed English by the skin of his teeth.
kıl payı, kıtı kıtına, ancak, güçbela.
We had to run for the train, and caught it by the skin of our teeth.
kıtı kıtına, ucu ucuna, ancak, güçbela, güçlükle, kıl payı.
escape by the skin of one's teeth: kıl payı kurtulmak.
bir şeyi birinin yüzüne vurmak, yüzüne karşı söylemek.
zangırdatmak Verb
(bir şeyi) küçük yaşta/çok erken öğrenmek, tecrübe ile/yaparak öğrenmek.
He cut his eye teeth as a
carpenter: Marangozluğu küçük yaşta öğrendi.
olgunlaşmak Verb
paçasını zor kurtarmak Verb
kendini (işine) vermek, dört elle sarılmak.
kendini bir şeye vermek Verb
gıcırdatmak Verb
dişinısıkmak Verb
dişlerine kuron yaptırmak Verb
korkunç yalanlar söylemek Verb
fütursuzca yalan söylemek Verb
açık açık yalan söylemek Verb
kasten/göz göre göre yalan söylemek.
They are lying in their teeth.
dişini çekmek,
mec. zararsız hale koymak.
ücretsiz
homurdanmak, sözü gevelemek.
dişini sıkmak.
It set my teeth on edge: Dişlerimi kamaştırdı.
kamaştırmak Verb
(biri üzerinde) nahoş tesir bırakmak, kalbini kırmak, incitmek, sinirlendirmek, iğrendirmek.
tehdit etmek, diş bilemek.
kendisini her şeyden mahrum etmek Verb
gemi azıya almak, isyan etmek, başkaldırmak, kafa tutmak.
idareyi eline almak Verb
meydan okumak, hakaret etmek.
süt dişleri Noun, Child Care
tepeden tırnağa silahlı olmak Verb
yüzüne vurmak Verb
yüzüne karşı söylemek Verb
(bir şeyi) küçük yaşta/çok erken öğrenmek, tecrübe ile/yaparak öğrenmek.
He cut his eye teeth as a
carpenter: Marangozluğu küçük yaşta öğrendi.
süt dişleri Noun, Child Care
düşmanlık. Noun
canavar dişleri: tanksavar beton engeller. Noun, Military
takma diş, protez. Noun
gına getirmiş, bıkmış, illâllah demiş.
I'm fed up to the back teeth with people complaining: Halkın
şikâyetinden bıktım artık.
vites dişlileri Noun, Transport
sözünü geçirememek Verb
çocuk diş çıkarıyor
diş kamaşması Noun
(kişiyi) hor görmek Verb
aşağılamak Verb
protez diş Noun, Medicine
diş protezi Noun, Medicine
birinin dişlerini çekmek Verb
(testere) çaprazlamak.
(US) takma diş
gemi azıya almak Verb
tepeden tırnağa kadar, baştanbaşa.
armed to the teeth: tepeden tırnağa kadar silahlanmış.
freze tezgâhı
bir işten gına gelmek Verb
güçlendirmek Verb
uygulanabilir duruma getirmek Verb
(a) karşı karşıya, yüzyüze.
in the teeth of the wind. (b) rağmen, karşı gelerek, muhalefetle.

in the teeth of public opinion: kamuoyuna karşı gelerek.
rüzgâra/ fırtınaya karşı.
şiddetli rüzgâra karşı
…in tüylerini diken diken etmek Verb
bir şeyi etkinleştirmek, etkisini artırmak.
birini sinirlendirmek Verb
sinirlendirmek Verb
diş kamaştırmak Verb
birini sinirlendirmek Verb