tehlikeli

Turkish-English Translation

  1. Adjective dangerous
  2. critical
  3. desperate
  4. wicked
  5. Adjective vicious
  6. Adjective hazardous
  7. speculative
  8. risky
  9. rocky
  10. Adjective adventurous
  11. Adjective precarious
  12. Adjective treacherous
  13. unsafe
  14. poisonous
  15. insecure
  16. forbidding
  17. Adjective grievous
  18. perilous
  19. Adjective noxious
  20. Adjective pernicious
  21. virulent
  22. queasy
  23. parlous
  24. ticklish
  25. snaky
  26. adventuresome
  27. riskiness
  28. grave
  29. dodgy
  30. mean
  31. hairy
  32. Adjective serious
  33. nocent
  34. gunpowdery
  35. adventureful
  36. chanceful
  37. jeopardous
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

Tehlikeli atıkların ıslahı ve bertaraf edilmesi (NACE kodu: 38.22)
Treatment and disposal of hazardous waste (NACE code: E38.2.2) Noun, Trades-Professions
Tehlikeli atıkların toplanması (NACE kodu: 38.12)
Collection of hazardous waste (NACE code: E38.1.2) Noun, Trades-Professions
tehlikeli madde bulundurma
possession of dangerous substances Noun, Law
tehlikeli yük
hazardous cargo Noun, Logistics
ahlaksal bakımdan tehlikeli
sick mind
asi ve tehlikeli
unruly and dangerous
çok tehlikeli
fatal
çok tehlikeli
perilous Adjective
çok tehlikeli
murderous Adjective
hayat için tehlikeli
dangerous life
sağlık için tehlikeli
health-endangering
sağlık için tehlikeli
dangerous for health
sağlık için tehlikeli
health- endangering
sağlık için tehlikeli
dangerous to health
tehlikeli araba kullanan sürücü
reckless driver
tehlikeli araba kullanan sürücü
high-risk driver
tehlikeli araba kullanma
dangerous driving
tehlikeli araba kullanmak
to drive recklessly Verb
tehlikeli araba sürme
dangerous driving
tehlikeli araba sürmek
to drive recklessly Verb
tehlikeli araba sürmekten birini tutuklamak
to book someone for reckless driving Verb
tehlikeli araç kullanma
reckless driving Noun
tehlikeli atık
hazardous waste Noun, Environment-Ecology
tehlikeli biçimde yaşamak
to ride the Verb
tehlikeli bir alanda olmak
to be on slippery ground Verb
tehlikeli bir durum ya da konu
mine field
tehlikeli bir iş yapmak için fazladan alınan para
danger money
tehlikeli bir iş yapmanın karşılığında alınan para
danger money
tehlikeli bir iş yapmanın karşılığında fazladan alınan para
danger money
tehlikeli bir işe girişmek
to bell the cat Verb
tehlikeli bir oyun oynamak
to play a dangerous game Verb
tehlikeli bir şekilde
critically Adverb
tehlikeli bir şekilde artmak (enflasyon
to be rampant
tehlikeli bir silahla taarruz
criminal assault
tehlikeli bir silahla yapılan taarruz
aggravated assault
tehlikeli bir yolculuğa çıkmak
to venture on a perilous journey Verb
tehlikeli bir yoldan gitmek
to tread a dangerous path Verb
tehlikeli bölge
no man's land
tehlikeli bölge zammı
danger zone bonus
tehlikeli buz
treacherous ice
tehlikeli deniz
nasty sea
tehlikeli derecede hasta olmak
to be dangerously ill Verb
tehlikeli durum
hazardous situation
tehlikeli durum
dangerous state
tehlikeli durum
situation in danger
tehlikeli durumda
out on a limb
tehlikeli durumda olmak
to stand in an awkward position Verb
tehlikeli eşya
dangerous articles
tehlikeli girişim
risky undertaking
tehlikeli girişim
hazardous undertaking
tehlikeli girişim
plunge
tehlikeli girişimler
leaps in the dark Noun
tehlikeli hastalık
serious illness
tehlikeli hava şartlarına maruz kalarak ölmek
to die of exposure Verb
tehlikeli hayat
precarious life
tehlikeli ihmal
hazardous negligence
tehlikeli ilaçlar
dangerous drugs Noun
tehlikeli iş
risky business
tehlikeli iş
hazardous employment
tehlikeli iş
venture
tehlikeli iş
hazardous occupation
tehlikeli işe girişmek
to venture Verb
tehlikeli kimyasallar
hazardous chemicals Noun
tehlikeli köşe başı
awkward street corner
tehlikeli madde
hazardous material Noun, Transport
tehlikeli madde
hazardous materials Noun, Occupational Safety
tehlikeli madde
hazardous substance Noun
tehlikeli mahal
dangerous place
tehlikeli mahkûmlar
category a prisoners Noun
tehlikeli mahkumların gözaltı ve ıslahı
custody and treatment of dangerous prisoners Noun, Law
Tehlikeli Mal ve Kombine Taşımacılık Düzenleme Genel Müdürlüğü
Directorate General for Dangerous Goods and Combined Transport Regulation Noun, Organizations
tehlikeli mallar
dangerous articles Noun
tehlikeli mallar
hazardous goods Noun
tehlikeli meslek
dangerous trade
tehlikeli meslek
dangerous trades
tehlikeli miktarda radyoaktivite ihtiva eden
hot
tehlikeli mücrim
desperate criminal
tehlikeli müşteri
rum customer
tehlikeli nakliye malları
dangerous goods Noun
tehlikeli nokta
tight spot
tehlikeli nokta
danger spot
tehlikeli olay
incident Noun
tehlikeli olay
dangerous accurence
tehlikeli olay
dangerous occurrence
tehlikeli oyun oynamak
to go near the margin Verb
tehlikeli plan
hazardous plan
tehlikeli sahnelerde oynayan dublör
stunt man
tehlikeli sanayi
dangerous industry
tehlikeli sanayi I
dangerous industry
tehlikeli sokak köşesi
nasty corner
tehlikeli spekülasyon
hazardous speculation
tehlikeli spekülasyon
risky speculation
tehlikeli suçlu
dangerous criminal
tehlikeli sularda yüzmek
to be on dangerous ground Verb
tehlikeli teşebbüs
gamble
tehlikeli ve belalı bir yer
black spot
tehlikeli ve zararlı maddelerden arındırmak
to decontaminate Verb
tehlikeli veya öldürücü bir silahla yapılan saldırı
aggravated assault
tehlikeli veya zararlı bir şeyin saldırması veya bulaşması
invasion
tehlikeli yatırım
insecure investment
tehlikeli yer
mantrap
tehlikeli yer
warm corner
tehlikeli yer
hotspot Noun
tehlikeli yük
dangerous cargo
tehlikeli zemin
on thin ice
(beklenmedik ve tehlikeli bir) karşılaşma
encounter
ağır ve tehlikeli giriş
big game
arabayı geçip tehlikeli şekilde önüne geçme
cutting in
asayiş ve umumun rahatı için tehlikeli ve zararlı şahıslar
disorderly person
baştan çıkarıcı tehlikeli kadın
(Fr.) femme fatale
bir aracı geçip tehlikeli biçimde yolunu kesmek
to cut in Verb
bir aracı geçip tehlikeli bir biçimde yolunu kesmek
to cut in Verb
bir taşıt aracını tehlikeli şekilde bırakmak
to leave a vehicle in a dangerous position Verb
birini tehlikeli sulara çekmek
to take someone into dangerous waters Verb
bizatihi tehlikeli olan şey
dangerous per se
çok tehlikeli durum
touch- and-go sort of situation
çok tehlikeli durumda olmak
to be a touch- and-go situation Verb
çok tehlikeli olmak
to hang in the balance Verb
çok tehlikeli yer
tinderbox
denizlerde tehlikeli duruma düşen kişiler
persons in distress at sea Noun, Maritime Traffic
en tehlikeli dönem
apprehensive period
halk için tehlikeli olmak
to be dangerous for the public Verb
iskarça ve tehlikeli liman
foul berth
kamu için tehlikeli olmak
to be dangerous to the public Verb
kaygısızca tehlikeli araba kullanma
wanton and furious driving
kendileri tehlikeli olan mallar
goods dangerous in themselves Noun
konuşmayı daha az tehlikeli konulara çevirmek
to shunt the conversation to less dangerous topics Verb
miktarı tehlikeli surette artmak
to grow rife Verb
miktarı tehlikeli surette artmak
to gather head Verb
niteliği itibariyle tehlikeli olan şey
dangerous per se
patlayıcı ve tehlikeli maddeler
explosive and dangerous articles Noun
taşıt aracını kullanmak taşıt aracını tehlikeli bir şekilde bırakmak
to use a vehicle to leave a vehicle in a dangerous position Verb
uğraşılması güç ve tehlikeli şey
hot potato
üzerinde yürümesi tehlikeli buz
unsound ice
Uyuşturucu ve Tehlikeli İçkiler Dairesi
board of narcotics and dangerous drinks
Uyuşturucu ve Tehlikeli İlaçlar Bürosu
bureau of narcotics and dangerous drugs Noun
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Bir tehlike ... korkulu, muhâtaralı
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.