tickle

  1. gıdıklama(k), gıdıklanma(k).
  2. hoşuna gitmek, keyiflendirmek, eğlendirmek, memnun etmek.
    tickle someone's vanity: birinin gururunu
    okşamak.
    tickle one's fancy: hoşuna gitmek.
  3. çok eğlendirmek, kahkahalarla güldürmek.
    The clown tickled the kids.
çayır güzeli
(Eragrostis major). Noun
hoşuna gitmek Verb
birine rüşvet vermek Verb
rüşvet vermek.
damağı okşamak Verb
gıcık tutmak Verb