zamanınin ilerisinde olmak
Verb
zamanının ilerisinde olmak
Verb
ödemelerinde hep gecikmek
Verb
zamanından önce doğmuş olmak
Verb
zamanını dilediği gibi kullanmak
Verb
cezasını çekmeye başlamak
Verb
vakit ktiinıbeklemek
Verb
fırsat gözlemek, kollamak, (uygun zamanını) beklemek.
He wanted to ask for a raise, but bided his time until the right moment.
vaktini boşa harcamak
Verb
zamanını birine ayırmak
Verb
vaktini dilediği gibi harcamak
Verb
zamanını dilediği gibi kullanmak
Verb
vakit ktiinıdilediği gibi harcamak
Verb
zamanı iş ile oyun arasında bölmek
Verb
hapis süresini doldurmak
Verb
boş zamanını kullanmak
Verb
boş zamanını okuyarak doldurmak
Verb
vaktini boşa harcamak
Verb
zamanını boşa harcamak
Verb
zamanının aşırı bir kısmını okumaya ayırmak
Verb
iyi günler görmüş geçirmiş olmak
Verb
gülüp eğlenmek, eğlenceli vakit geçirmek, zevku safa sürmek.
fevkalâde iyi vakit geçirmek, çok mutlu olmak,
have a rough/hard time: eziyet/sıkıntı çekmek.
vaktini iyi kullanmak
Verb
zamanını iyi kullanmak
Verb
vakit ktiinıiyi kullanmak
Verb
birinin kabulü için zaman sınırı tespit etmek
Verb
çağına damgasını vurmak
Verb
zamanını iyi kullanmak
Verb
zamanını yapacağı işlere ayırmak
Verb
zamanını boşa harcamak
Verb
vakit ktiinıkötüye kullanmak
Verb
vaktini kötüye kullanmak
Verb
boş zamanını geçirmek için program yapmak
Verb
vaktini boşa harcamak
Verb
zamanını bir programa sokmak
Verb
vaktini okuyarak geçirmek
Verb
(US) zamanını boşa harcamak
Verb
zamanıni programlamak
Verb
zamanını programlamak
Verb
hapis cezasını tamamlamak
Verb
zamanına fazla değer vermek
Verb
saatini radyodaki saat ayarı sinyaline göre ayarlamak
Verb
çalışma süresini kısaltmak
Verb
boş zamanını geçirmek
Verb
birinin bütün zamanını almak
Verb
bir işi özenerek/itina ile yapmak.
bir işi itinayla yapmak
Verb
boş zamanını öldürmek
Verb
zaman ayarlı
Adjective, Military
zamanını boşa harcamamak
Verb
eşref saatini beklemek
Verb
zamanını boşa harcamak
Verb
zamanını önemsiz şeyler için boşuna harcamak
Verb
dinlenme ve kişisel gereksinimleri gidermenin öngörüldüğü standart çalışma ile bir işin bitirilmesi gereken zaman
(telefon) hesaba yazılan konuşma süresi
işçiye fazla çalışma ücreti ödenmesini önlemek üzere normal çalışma saatleri dahilinde verilen izin
(grev yasası) yatışma süresi
(iş kanunu) durum ne olursa olsun
çalışanların hepsinin ya da çoğunun hazır bulunduğu işgününün bölümü
işçinin kusuru olmadan kaybedilen zaman
konjonktürün inmeye başlaması
normal çalışma saatleri içinde bir makinenin
insanların evden işe ve işten eve giderken otomobil kullandıkları
Noun
geçen süre
Information Technology
yürütme zamanı
Information Technology
altın zaman (tiyatro , sinema filmi ya da televizyonda işçiler için fazla mesai ödendiği zaman
bekleme süresi
Noun, Information Technology
makinenin atıl kaldığı süre
kullanım süresi
Noun, Trades-Professions
ödeme vadesi
Noun, Commerce
yanıt süresi
Information Technology
zamandan tasarruf etmek
Verb
tarifeye göre geliş gidiş zamanları
Noun
(US) tarifeye göre geliş-gidiş zamanları
Noun
ceza süresini çekmek
Verb
zamanı boşa geçirmek
Verb
mesai saati
Noun, Employment
çalışma süresi
Noun, Employment
mesai saatleri
Noun, Employment
tekrar tekrar, defalarca.
tekrar tekrar, defalarca.
(radyo) zamanla sınırlı ilan
(fabrika) saat kontrolörü
belirli bir süreye kadar sabit fiyatla sipariş
zaman aşımı
Information Technology
tasarruflarını artırma eğilimi
(bilgi işlem) kısa vadeli kiralama
(US) zaman cetveli (işçinin haftalığı hesaplanırken kullanılan ve çalıştığı sürelerin işlendiği basılı form) radyo saat işareti