together

  1. Adverb beraber, birlikte, bir arada, hep birden.
    all together: hep beraber/birlikte.
    We all work together.
    They travel together. You cannot have both together .
  2. Adverb birbirine.
    to add together: birbirine eklemek.
    to sew things together: birbirine dikmek.
  3. Adverb bir araya.
    come/meet together: bir araya gelmek.
  4. Adverb aralıksız, fasılasız.
    for days together: günlerce (ara vermeden).
  5. Adverb beraberce, müştereken, elbirliğiyle.
    to undertake a task together.
  6. Adverb karşılıklı olarak, mütekabilen.
büzülmek Verb
arkadaşlarını bir araya toplamak Verb
arkadaşlarını biraraya toplamak Verb
başarmak Verb
düşüncelerini toplamak Verb
kafa kafaya vermek Verb
zihnini toplamak Verb
ovuşturmak Verb
birlikte hareket etmek Verb
toplamak Verb
cümleten
cümbür cemaat
hep beraber
toplanmak, birleşmek, bir araya gelmek.
toparlanmak Verb
karıştırılmak Verb
iğnelenmek Verb
sıkışmak Verb
terekküp etmek Verb
beraber olmak Verb
birşeyleri birlikte karıştırmak Verb
pekişmek Verb
terekküp
beraber olmak/gitmek, eş olmak.
iki memleketi birbirine bağlamak Verb
birleştirmek, bir araya getirmek, kavuşturmak, (madenî levhaları) yapıştırmak.
Chance brought us together:
Tesadüf bizi bir araya getirdi.
toplamak, toplantıya çağırmak.
The President called the Parliament together.
hissedarlar toplantısı yapma
kâğıtları bir araya tutturmak Verb
bir araya gelmek Verb
toplanmak Verb
kabaca birleştirmek Verb
uyduruvermek Verb
toplanmak, bir araya gelmek.
ortaklık/işbirliği yapmak, (suçta) iştirak etmek.
Thieves and other criminals often consort together.
kafa kafaya vermek Verb
toplanmak Verb
büzdürmek Verb
tutuşturmak Verb
birşeyi kurmak Verb
birşeyi birleştirmek Verb
birşeyi monte etmek Verb
uymak Verb
birleştirmek Verb
uyumlu olmak Verb
birbirine takmak Verb
bir araya getirmek Verb
birbirine geçirmek Verb
monte etmek Verb
birbirine uymak Verb
çatık
toplaşmak Verb
eriyip birbiriyle kaynaşmak, (ısıtarak/ergiterek) kaynaştırmak, yapış(tır)mak, birleş(tir)mek, alaşımlaş(tır)mak.

Copper and zinc are fused to make brass.
dertop etmek Verb
toplamak Verb
toplaşmak Verb
toparlamak Verb
bir araya getirmek Verb
derlemek Verb
askeri birlikleri toplamak Verb
buluşturmak Verb
biriyle iyi geçinmek Verb
tekrar birlikte olmak Verb
hayatını düzene sokmak Verb
kendine gelmek Verb
hayatını bir düzene koymak Verb
kendini toplamak Verb
hayatını bir düzene sokmak Verb
aklını başına toplamak Verb
kendini toparlamak Verb
hayatını düzene koymak Verb
kendine çekidüzen vermek Verb
imtizaç etmek Verb
nevaleyi düzmek Verb
(a) toplamak, biriktirmek, (b) toplanmak, bir araya gelmek, içtima etmek.
We get together twice a
year. (c) anlaşmak, uzlaşmak, uyuşmak, anlaşmaya varmak.
They simply couldn't get together on matters of policy.
(US) gayri resmi toplantı
kendine çekidüzen vermek Verb
hayatını bir düzene koymak Verb
kendini toparlamak Verb
hayatını düzene sokmak Verb
hayatını düzene koymak Verb
aklını başına toplamak Verb
hayatını bir düzene sokmak Verb
kendini toplamak Verb
hayatını bir düzene koymak Verb
kendini toparlamak Verb
kendine gelmek Verb
aklını başına toplamak Verb
kendini toplamak Verb
hayatını düzene sokmak Verb
kendine çekidüzen vermek Verb
hayatını düzene koymak Verb
hayatını bir düzene sokmak Verb
kendini toparlamak Verb
hayatını düzene koymak Verb
kendini toplamak Verb
kendine gelmek Verb
hayatını bir düzene koymak Verb
aklını başına toplamak Verb
kendine çekidüzen vermek Verb
hayatını düzene sokmak Verb
hayatını bir düzene sokmak Verb
tutturmak Verb
(a) uymak, yakışmak, âhenkli/hemâhenk olmak, (b) arkadaşlık/kur/flört yapmak, (kadın-erkek) birbiriyle sık sık görüşmek/buluşmak.
(a) düzenlenmek, yerine oturtulmak, takılmak, (b) uymak, iyi gitmek, yakışmak, (c) beraber gitmek, devamlı eşlik etmek.
aynı kategoride ya da bir yerde toplamak Verb
(uçlarını birbirine uyacak şekilde keserek) iki tahtayı eklemek/birleştirmek.
(a) birbirine sadık kalmak, birbirinden ayrılmamak, daima beraber olmak, dayanışmak, (b) birbirine sıkı
sıkıya tutunmak/sarılmak, (c) birbirine uymak, mantıklı/insicamlı/tutarlı olmak.
His story doesn't hang together.
bir araya getirmek Verb
milleti bir arada tutmak Verb
(a) bir arada tutmak, (b) ayrılmamak, dağılmamak, çözülmemek, (c) tutturmak, raptetmek, birbirine bağlamak,
tespit etmek, sağlamlaştıtmak, (d) (ifade) tutarlı/anlamlı olmak, gerçeğe uygun görünmek.
her şey birbirini tutmak uyor
kaynaşma
birlikte yaşamak Verb
bir arada tutmak/kalmak, dağılmasını önlemek, dağılmamak, birliği korumak. Verb
alelacele yapmak, yapıp çatmak, kaba saba/baştan savma yapmak.
knock boards together for a camp table.
The bookshelves had obviously been knocked together, not made with care.
birlikte bağlamak Verb
gülüşmek Verb
baş başa vermek Verb
başbaşa vermek Verb
yanyana koymak, birbirine eklemek.
beraber yaşamak Verb
birlikte yaşamak Verb
birlikte oturma
kalemleri biraraya toplamak Verb
birleş(tir)mek, bir araya getirmek/gelmek.
If we lumped together we could buy a car: Paramızı
birleştirirsek bir araba alabiliriz.
karavana yemek Verb
iki sayıyı birbiriyle çarpmak Verb
sıkı sıkı toplanmak Verb
acele ve kabaca bir araya getirmek Verb
parçaları bir araya getirmek Verb
parçaları bir araya getirme
kâğıtları iğne ile tutturmak Verb
(a) yapıp çatmak, elde bulunanlarla meydana getirmek, düzenlemek, düzene sokmak, çeki düzen vermek, işler
hale getirmek.
The directors called an experienced man to pull the department together. (b) işbirliği yapmak.
birlikte iyi çalışmak Verb
bir makineyi monte etmek Verb
(a) bitiştirmek, birleştirmek, bir araya getirmek, beraber koymak/oturtmak.
We don't want to put two
men together at the table. (b) yapmak, yapıp çatmak, monte etmek, tamir etmek, (c) hazırlamak, yapıp ortaya koymak.
She put together an excellent supper.
biriyle birlikte oturmak Verb
ovuşturmak, birbirine sürtmek.
He rubbed his hands together to warm them.
sürtüştürmek Verb
üç beş kuruşu bir araya getirmeye çalışmak Verb
(para) bir araya getirmek Verb
(para) bir araya getirmek Verb
üç beş kuruşu bir araya getirmek Verb
para bulmak buluşturmak Verb
olayları birbirine bağlamak Verb
(birbiriyle) yatmak, cinsel ilişkide bulunmak.
uygun olmak, yakışmak.
birlik olmak Verb
bir arada olmak Verb
birbirine destek olmak Verb
ayrılmamak Verb
bir araya getirmek Verb
dizi dizi
yapışık
bir araya getirmek Verb
birbirine eklemek Verb
bir araya getirmek Verb
birbiriyle karşılaştırmak Verb
(a) yapıvermek, yapıp çatmak, derme çatma kurmak, restgele birleştirmek, (b) bir araya getirmek, birleştirmek.
bekleşmek Verb
(parti üyeleri) toplanmak Verb
teşrikimesai
yanı sıra
beraber
ilaveten
bir şey ile birlikte
ek olarak
...'in ekinde Adverb, Law
birilerinin ilişkisini iyileştirmek Verb
birilerini bir araya getirmek Verb
birilerinin toplanmasını sağlamak Verb
birilerini yakınlaştırmak Verb
bir meclisi toplamak Verb
firmaların birleşmesi
sorumluluklarını birleştirmek Verb
iki akran gibi yaşamak Verb
birlikte geçinememek Verb
birlikte servet yapmak Verb
servet toplamak Verb
birbirine çivileme