arkadaşlarını bir araya toplamak
Verb
arkadaşlarını biraraya toplamak
Verb
düşüncelerini toplamak
Verb
birlikte hareket etmek
Verb
toplanmak, birleşmek, bir araya gelmek.
birşeyleri birlikte karıştırmak
Verb
beraber olmak/gitmek, eş olmak.
iki memleketi birbirine bağlamak
Verb
birleştirmek, bir araya getirmek, kavuşturmak, (madenî levhaları) yapıştırmak.
Chance brought us together:
Tesadüf bizi bir araya getirdi.
toplamak, toplantıya çağırmak.
The President called the Parliament together.
hissedarlar toplantısı yapma
kâğıtları bir araya tutturmak
Verb
toplanmak, bir araya gelmek.
ortaklık/işbirliği yapmak, (suçta) iştirak etmek.
Thieves and other criminals often consort together.
birşeyi birleştirmek
Verb
eriyip birbiriyle kaynaşmak, (ısıtarak/ergiterek) kaynaştırmak, yapış(tır)mak, birleş(tir)mek, alaşımlaş(tır)mak.
Copper and zinc are fused to make brass.
askeri birlikleri toplamak
Verb
biriyle iyi geçinmek
Verb
tekrar birlikte olmak
Verb
hayatını düzene sokmak
Verb
hayatını bir düzene koymak
Verb
hayatını bir düzene sokmak
Verb
aklını başına toplamak
Verb
hayatını düzene koymak
Verb
kendine çekidüzen vermek
Verb
(a) toplamak, biriktirmek, (b) toplanmak, bir araya gelmek, içtima etmek.
We get together twice a year. (c) anlaşmak, uzlaşmak, uyuşmak, anlaşmaya varmak.
They simply couldn't get together on matters of policy.
(US) gayri resmi toplantı
kendine çekidüzen vermek
Verb
hayatını bir düzene koymak
Verb
hayatını düzene sokmak
Verb
hayatını düzene koymak
Verb
aklını başına toplamak
Verb
hayatını bir düzene sokmak
Verb
hayatını bir düzene koymak
Verb
aklını başına toplamak
Verb
hayatını düzene sokmak
Verb
kendine çekidüzen vermek
Verb
hayatını düzene koymak
Verb
hayatını bir düzene sokmak
Verb
hayatını düzene koymak
Verb
hayatını bir düzene koymak
Verb
aklını başına toplamak
Verb
kendine çekidüzen vermek
Verb
hayatını düzene sokmak
Verb
hayatını bir düzene sokmak
Verb
(a) uymak, yakışmak, âhenkli/hemâhenk olmak, (b) arkadaşlık/kur/flört yapmak, (kadın-erkek) birbiriyle sık sık görüşmek/buluşmak.
(a) düzenlenmek, yerine oturtulmak, takılmak, (b) uymak, iyi gitmek, yakışmak, (c) beraber gitmek, devamlı eşlik etmek.
aynı kategoride ya da bir yerde toplamak
Verb
(uçlarını birbirine uyacak şekilde keserek) iki tahtayı eklemek/birleştirmek.
(a) birbirine sadık kalmak, birbirinden ayrılmamak, daima beraber olmak, dayanışmak, (b) birbirine sıkı
sıkıya tutunmak/sarılmak, (c) birbirine uymak, mantıklı/insicamlı/tutarlı olmak.
His story doesn't hang together.
milleti bir arada tutmak
Verb
(a) bir arada tutmak, (b) ayrılmamak, dağılmamak, çözülmemek, (c) tutturmak, raptetmek, birbirine bağlamak,
tespit etmek, sağlamlaştıtmak, (d) (ifade) tutarlı/anlamlı olmak, gerçeğe uygun görünmek.
her şey birbirini tutmak uyor
bir arada tutmak/kalmak, dağılmasını önlemek, dağılmamak, birliği korumak.
Verb
alelacele yapmak, yapıp çatmak, kaba saba/baştan savma yapmak.
knock boards together for a camp table. The bookshelves had obviously been knocked together, not made with care.
yanyana koymak, birbirine eklemek.
kalemleri biraraya toplamak
Verb
birleş(tir)mek, bir araya getirmek/gelmek.
If we lumped together we could buy a car: Paramızı
birleştirirsek bir araba alabiliriz.
iki sayıyı birbiriyle çarpmak
Verb
acele ve kabaca bir araya getirmek
Verb
parçaları bir araya getirmek
Verb
parçaları bir araya getirme
kâğıtları iğne ile tutturmak
Verb
(a) yapıp çatmak, elde bulunanlarla meydana getirmek, düzenlemek, düzene sokmak, çeki düzen vermek, işler
hale getirmek.
The directors called an experienced man to pull the department together. (b) işbirliği yapmak.
birlikte iyi çalışmak
Verb
bir makineyi monte etmek
Verb
(a) bitiştirmek, birleştirmek, bir araya getirmek, beraber koymak/oturtmak.
We don't want to put two men together at the table. (b) yapmak, yapıp çatmak, monte etmek, tamir etmek, (c) hazırlamak, yapıp ortaya koymak.
She put together an excellent supper.
biriyle birlikte oturmak
Verb
ovuşturmak, birbirine sürtmek.
He rubbed his hands together to warm them.
üç beş kuruşu bir araya getirmeye çalışmak
Verb
(para) bir araya getirmek
Verb
(para) bir araya getirmek
Verb
üç beş kuruşu bir araya getirmek
Verb
para bulmak buluşturmak
Verb
olayları birbirine bağlamak
Verb
(birbiriyle) yatmak, cinsel ilişkide bulunmak.
birbirine destek olmak
Verb
birbiriyle karşılaştırmak
Verb
(a) yapıvermek, yapıp çatmak, derme çatma kurmak, restgele birleştirmek, (b) bir araya getirmek, birleştirmek.
(parti üyeleri) toplanmak
Verb
...'in ekinde
Adverb, Law
birilerinin ilişkisini iyileştirmek
Verb
birilerini bir araya getirmek
Verb
birilerinin toplanmasını sağlamak
Verb
birilerini yakınlaştırmak
Verb
bir meclisi toplamak
Verb
sorumluluklarını birleştirmek
Verb
iki akran gibi yaşamak
Verb
birlikte geçinememek
Verb
birlikte servet yapmak
Verb