tough

  1. sert, katı, dayanıklı, mukavim, kolay kopmaz/kırılmaz.
  2. (yiyecek vb.) sert, kart, çiğnenmez.
    tough as a leather: kayış gibi sert.
    The steak was so tough he couldn't it it.
  3. çetin, kuvvetli, yılmaz, cesur, gözüpek.
    tough troops.
  4. inatçı, aksi, boyun eğmez, direşken, boyun eğmez, eğilmez.
    He's a tough customer: İnatçının biridir, onunla başa çıkılmaz.
  5. azılı, belalı, islâh olmaz, yola gelmez.
    a tough criminal: azılı bir katil.
    to have a tough
    customer to deal with: belaya/belalı bir kimseye çatmak.
  6. zor, güç, çetin.
    tough work: zor iş.
    tough spot: çıkmaz.
    tough nut to crack: (anlaşılması)
    zor/güç/çetin, muamma.
    To him, algebra is a tough nut to crack.
  7. dayanılmaz, çekilmez, tahammül edilmez, aksi, ters.
    tough luck: (a) talihsizlik, şanssızlık. (b)
    bana ne, kabahat senin, talihine küs!
    That's tough! Çekilir şey değil! Vah vah! Geçmiş olsun! Pek yazık!
  8. şiddetli, çetin.
    a tough struggle: çetin bir mücadele.
  9. zorlu, netameli, yaman, habis, şerir, başa çıkılmaz.
    a tough guy: zorlu/netameli/yaman adam.
  10. külhanbeyi, apaş, şirret adam.
patronuyla arası gergin olmak Verb
ölmez
apaş
sertlenmek sertleşmek Verb
bir sorunu güçleştirmek Verb
zor kazanılan para
belalı suçlu
zora /meşakkate dayanmak.
çetin iş
(US) şanssızlık
bahtsızlık
zor adam
pişmanlık bilmeyen suçlu
sağlam beden yapısı
gergin durum
nazik vaziyet
yenilir yutulur şey değil.
sert tutum benimsemek Verb
işçilere karşı sert bir tutum benimsemek Verb
çetin ceviz, dikkafalı, inatçı, anlaşmaya yanaşmayan/idaresi güç kimse, çetin/çatallı iş, müşkül mesele.
grevcilere karşı enerjik tavır almak Verb