adımlarını eve yöneltmek
Verb
ihtiyatla bir anlaşmaya doğru gitmek
Verb
bir şeye karşı olumsuz tavır takınmak
Verb
'in hesabına geçirmek
Verb
âsi, isyana mütemayil, hükümete karşı gayrımemnun, sevgisi azalmış/soğumuş.
The poeple are becoming disaffected to/towards the Prime Minister.
kibirli, mağrur, azametli, küçümseyen, küçük/hakir/hor gören, müstağni, istihfafkâr, nefret besleyen.
He is very disdainful of/towards poor people. She gave me a disdainful smile.
… niyetli, … niyet besleyen.
to be well/favorably disposed to (dispose towards) … : …'e karşı
iyi niyet beslemek.
to be friendly disposed: arkadaşça davranmak, dostane duygular beslemek.
bir yere doğru yola koyulmak
Verb
birşeye doğru ilerlemek
Verb
birşeye doğru ilerleme kaydetmek
Verb
birbirine çok kibar davranmak
Verb
işçilere karşı sert bir tutum benimsemek
Verb
birine doğru ilerlemek
Verb
birşeye doğru ilerlemek
Verb
bir ırmağın çıkış yerine doğru gitmek
Verb
birine karşı soğuk davranmak
Verb
birine karşı kötü niyetli olmak
Verb
birine saygısızlık etmek
Verb
birine karşı yumuşak davranmak
Verb
birine karşı yakınlık duymak
Verb
akşama doğru tıkanmak
Verb
araştırmaları sektörlere yönlendirmek
Verb
anteni yayın istasyonuna yöneltmek
Verb
kıble
Noun, Religion-Faith
korumacılığa yönelmek
Verb
birisine sıcak yakınlık duymak
Verb
birine karşı düşmanlık duymamak
Verb
birine karşı yakınlık duymak
Verb
üniversite eğitimi yardımı
üniversite eğitimi yardımı
birine karşı yakınlık duymak
Verb
bir fikri benimsemeye eğilimli olmak
Verb
merhametli olmaya eğilim göstermek
Verb
sosyalizme eğilimi olmak
Verb
konuklara karşı sorumluluk
başarıya doğru uzun bir adım atmak
Verb
bakım masraflarına katılmak
Verb
bakım masraflarına katılmak
Verb
bir şeyi manevralarla istenilen amaçlara yöneltmek
Verb
bir grevi halletmek için yapılan girişim
ekonomiyi durgunluğa götürmek
Verb
birine karşı ısrarla düşmaca davranmak
Verb
politik bakımdan merkeze yaklaşmak
Verb
birşeye yatkın olmak
Verb
birşey özelliği belirgin olmak
Verb
birşey özelliği öne çıkmak
Verb
birşeye doğru gitmek
Verb
birşeye eğilimli olmak
Verb
birşeye doğru ilerlemek
Verb
fiyatlarda yükselme eğilimi
Çocuklara Karşı Nafaka Mükellefiyetine Dair Kararların Tanınması ve Tenfizine Dair Sözleşme
Noun, International Law
Çocuklara Karşı Nafaka Mükellefiyetine Uygulanacak Hukuka Dair Sözleşme
Noun, International Law
için maksadıyla, gayesiyle.
They're saving money toward(s) a new house.
yakınında, civarında, -e yakın.
-den biraz önce, -e doğru, … sularında, … üzeri.
toward(s) midnight: geceyarısına doğru.
toward(s) noon: öğle sularında.
toward(s) evening: akşam üzeri.
karşılamak için.
to give money toward(s) a person's expenses: masrafını karşılamak için bir kimseye para vermek.
ilerlemekte, devam etmekte olan.
There is work toward(s): İş ilerlemektedir.
uygun, müsait, elverişli.
çalışkan, yetenekli (öğrenci).
itaatli, muti, yumuşak başlı.