Verb üz(ül)mek, endişelen(dir)mek, endişe/keder duymak/vermek, tasalanmak, kaygılanmak, endişe/merak etmek,
canı sıkılmak, zihninde kurmak. Don't worry (about me): (Benim için) üzülme/ endişelenme/ merak etme/tasalanma! She will worry if we are late: Gecikirsek merak eder. worrying about your health can make yot ill. His debts worried him: Borçları için endişe ediyordu. The whole business worries me to death: Bütün bu işlere ölesiye üzülüyorum. What's worrying you? Neye üzülüyorsun= Seni üzen nedir?
Verb zorla/güçlükle ilerlemek. an old car worrying uphill.
Verb (köpek, kedi vb.) ısırıp sarsmak, hırpalamak. A cat will worry a mouse.
Verb rahatsız/taciz etmek, canını sıkmak. Don't worry me with so many questions.
Verb boğmak.
Noun üzüntü, endişe, merak, tasa, keder, kaygı, can sıkıntısı. worry kept her awake: Üzüntüden uyuyamadı.
Noun dert, bela, keder/kaygı/endişe/üzüntü veren şey, üzülecek şey, üzüntü sebebi. A mother of sick children has many worries.