yaninda

Turkish-English Phrases

artık biri yanında çalışmamak
to be no longer on sb's payroll Verb
bagajı yanında taşımak
to carry baggage with one Verb
bagajı yanında taşımak
to carry baggage with oneself Verb
bir hukuk mezununun avukat yanında yaptığı staj
clerkship
bir malı başka bir malın yanında satma
tying-in sales Competition Law
birine birinin yanında rol vermek
to cast someone alongside someone Verb, Cinema
birini yanında getirmek
to bring along someone Verb
birinin yanında çıraklık etmek
to serve one's articles Verb
birinin yanında çok uzun kalmak
to wear out your welcome Verb
birinin yanında kalmak
to lodge with Verb
birinin yanında kalmak
to stick with someone Verb
birinin yanında kiracı olarak kalmak
to board with someone Verb
birinin yanında olmak
to stick by someone Verb
birinin yanında olmak
to be on sb's side Verb
birinin yanında olmak
to side with someone Verb
birinin yanında pansiyoner olarak kalmak
to board with someone Verb
birinin yanında yer almak
to side with someone Verb
birinin yanında yer almak
to stand up for someone Verb
birinin yanında yer almaya karar vermek
to come down on the side of someone Verb
birinin yanında yer almaya karar vermek
to come down in favour of someone Verb
birşeyi yanında getirmek
to bring back something Verb
bunun yanında
furthermore
caddenin sadece bir yanında park etme olanağı
unilateral parking
davacı yanında müdahil
intervenor-plaintiff Noun, Law
davalı yanında müdahil
intervenor-defendant Noun, Law
demiryolunun öteki yanında
cross tracks
dünyanın dört bir yanında
all over the world Adverb
dünyanın dört bir yanında
around the world Adverb
gemi yanında (rıhtımda
shipside
gemi yanında (rıhtımda) teslim
delivery shipside
gemi yanında teslim
delivery shipside
gemi yanında teslim
delivery alongside the vessel
gemi yanında teslim
shipside delivery
Gemi Yanında Teslim
Free Alongside Ship (FAS) Noun, Commerce
hayatın tatlı tarafları yanında acı taraflarına da katlanmak
to take the rough with the smooth Verb
hukuk öğrenmek için avukat yanında staj yapmak
to serve articles Verb
iki yanında birşey dizili olmak
to be lined with something Verb
iki yanında sıra sıra birşey yer almak
to be lined with something Verb
ırmağın yanında
proximate to the river
iyi günde kötü günde birinin yanında olmak
to stick by someone through thick and thin Verb
okunacak yazının yanında
next- to-reading matter
sapının iki yanında küçük yaprakları olan
pinnate
sık sık ziyaret etmek veya daima yanında bulunmak
to haunt Verb
şöförün yanında oturmak
ride shotgun Verb
tabutu taşıyan veya yanında giden kimse
pallbearer
tüm bunların yanında
in addition to all this Adverb
ustasının yanında kalmayan çırak
outdoor apprentice
uzun zamandır kocası yanında olmayan kadın
grass widow
yalnız bir yanında evler bulunan sokak
one- sided street
yalnız bir yanında evler bulunan sokak
one-sided street
yanında
at one's elbow
yanında
by
yanında
alongside
yanında
aboard
yanında
at his side
yanında
near at hand
yanında
beside him
yanında
at hand
yanında
by his side
yanında
close
yanında
beside
yanında
against
yanında
along of
yanında
at
yanında
on
yanında bulundurmak
to have Verb
yanında durmak
to stand near Verb
yanında gelmek
to come along Verb
yanında gelmek
to come with Verb
yanında getirmek
to bring Verb
yanında gezmek
to tag on Verb
yanında gezmek
to tag along Verb
yanında kalmak
to stay around Verb
yanında metelik bile bulunmamak
not to have a halfpenny on oneself
yanında taşımak
to have Verb
yanında taşımak
to bring Verb
yanında yer alan başlık
side saddle headline
yanında, ek olarak
as well as
yemek masasında birinin yanında oturan kişi
neighbour at dinner
Turkish-English phrases from Zargan's own database