yetersiz

Turkish-English Translation

  1. Adjective incompetent
  2. Adjective insufficient
  3. inadequate
  4. slim
  5. narrow
  6. Adverb poorly
  7. unsatisfactory
  8. hopeless
  9. scarce
  10. thin
  11. meagre
  12. scant
  13. half-way
  14. deficient
  15. Adverb inadequately
  16. bad
  17. Adjective scanty
  18. threadbare
  19. skimp
  20. crummy
  21. ropey
  22. exiguous
  23. Lenten
  24. incommensurate
  25. in short supply
  26. lacking
  27. feeble
  28. slender
  29. inefficient
  30. ropy
  31. unequal to
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

bedelin yetersiz hale gelmesi
failure of consideration Noun, Contract Law
ivazın yetersiz hale gelmesi
failure of consideration Noun, Contract Law
bir işi başarmak için yetersiz
unequal to a task
finansal açıdan yetersiz
shaky
kadrosu yetersiz
understaffed
maddi olanakları yetersiz
with inadequate means
nitelik olarak yetersiz
inadequate Adjective
sayıca yetersiz
insufficient Adjective
silahları yetersiz
underarmed
yetersiz aktif
insufficient assets
yetersiz aktifler
insufficient assets Noun
yetersiz aktifleştirme
insufficient capitalization
yetersiz alacak durumu
insufficient balance
yetersiz arz
poor supply
yetersiz bellek
out-of-memory Information Technology
yetersiz beslenme
malnutrition Noun, Environment-Ecology
yetersiz bir şekilde
inadequately Adverb
yetersiz bütçe
shoestring budget
yetersiz cevap
frivolous answer
yetersiz dağıtılmış olmak
to be spread thinly Verb
yetersiz delil
flimsy evidence
yetersiz delil
insufficient evidence Noun, Law
yetersiz deliller
threadbare arguments Noun
yetersiz derecede
insufficiently
yetersiz fon
insufficient funds
yetersiz fon
underfund
yetersiz gıda alma
malnutrition Noun
yetersiz hukuki çare
inadequate remedy (common law)
yetersiz hüküm
inadequate sentence
yetersiz hüküm kmü
inadequate sentence
yetersiz kalmak
to fail Verb
yetersiz kanıtlar
threadbare arguments Noun
yetersiz karşılıkları artırmak
to rebuild inadequate reserves Verb
yetersiz kaynak
inadequate resources
yetersiz maaş
insufficient pay
yetersiz maaş
not enough pay
yetersiz maddi kaynaklar
small resources Noun
yetersiz manşet
blind headline
yetersiz mazeret
lame (paltry) excuse
yetersiz mazeret
slim evidence
yetersiz mazeret
slim excuse
yetersiz mazeret
poor (thin) excuse
yetersiz olarak
inadequately Adverb
yetersiz olarak
halfway
yetersiz olmak
to be spread thinly Verb
yetersiz önlem
half- measure
yetersiz önlem
inefficient measure
yetersiz önlemler almak
to send a boy to mill Verb
yetersiz örnek ya da taklit
apology
yetersiz para meblağı
small bread
yetersiz parası olmak
to have inadequate means Verb
yetersiz şekilde
poorly Adverb
yetersiz sermayeli
undercapitalized
yetersiz stok tutmak
to understock Verb
yetersiz tahsisat
scant allowance
yetersiz tarif
misdescription
yetersiz tazminat
scanty compensation
yetersiz teminat
thin margin
yetersiz yiyecek tedariki
insufficient food supplies
yetersiz yiyecekler
short caps Noun
(askerlik) kadro mevcudu yetersiz olmak
to be below strength Verb
(kanun) yetersiz cevap
frivolous answer
(senet , çek) yetersiz karşılık
not sufficient
bir şeyi yetersiz görmek
to consider something insufficient Verb
bir şeyin yetersiz olarak sağlanmış olması
inadequately provided with
birşeyde yetersiz kalmak
to fall down on something Verb
eksik ve yetersiz bilgi
inadequate information
finansal açıdan yetersiz olma
rocky
işçileri yetersiz sayıda olan sanayi
undermanned industry
kadrosu yetersiz büro
understaffed office
personeli yetersiz olan
undermanned
sıkı para (para sıkıntısı , yetersiz para
tight money
talebi karşılamada yetersiz kalan mallar
scarce goods Noun
talebi karşılamak üzere yetersiz miktardaki malların tahsisi
de marketing
zararlı ekonomik politika ya da yetersiz ekonomik büyüme
diseconomies
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Gerekli bilgi ... bulunmayan, kifâyetsiz
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.