you'

you
sen(i), sana, siz(i), size, sizler(i), sizlere.
You are kind. Would you like some tea? Will you please
stop that noise. Only you can decide this. I told you the truth.
What's it to you: Sana ne!
You girls are always getting into trouble. You fool! You in the corner, come here!
Pronoun
you
(herhangi) bir kimse, herkes, herhangi biri, kimse.
a tiny animal you can't even see: kimsenin
göremeyeceği minicik bir hayvan.
You learn by trying: Çalışmakla öğrenilir.
You have to be careful with people you don't know: Tanımadığınız kimselere karşı dikkatli olmalısınız.
Pronoun
you
senin/sizin anlamında
your yerine kullanılır:
I heard about you being elected. Pronoun
you
(a) yourself, yourselves.
Get you home. (b)
ye zamirinin çoğulu: siz. Pronoun
özel anonim şirket
= you are.
yok yahu
Al sana
Çok zorsun.
Çekilmez bir insansın.
Sırada mısınız?
Ciddi olamazsın!
Şaka yapıyorsun değil mi?
Yanılıyorsun.
Sıra sende.
Rica ederim.
Birşey değil.
af dilemek Verb
üzgün olduğunu söylemek Verb
özür dilemek Verb
zat âliniz
fikir inizce
Önce siz buyrun.
Önden buyrun lütfen.
topunuz
hepiniz
Senin dediğin gibi olsun Sentence
Sen haklısın. Sentence
Sen nasıl istersen. Sentence
İyi misin?
Girebilir miyim?
Bitti mi?
bir şey mi demek istiyorsun ?
Ne içtin sen?
Delirdin galiba?
Kafan iyi mi senin?
Dalga mı geçiyorsun?
Çok kızdın mı? Sentence
İyi misin?
İyi misin?
Orada mısın? Noun
Takdir edersiniz ki, … Noun
Öyle olsun.
Sen bilirsin.
Nasıl istersen.
Takdir edersiniz ki, … Noun
senin yüzünden
hapşıran bir kişiye'çok yaşa'sözü
minnet ifadesi Noun
Çok yaşa. Exclamation, Idioms
İyi yaşa. Exclamation, Idioms
İnanabiliyor musun? Sentence
Aklın alıyor mu? Sentence
Görmüyor musun?
Anlamadın mı?
zarar ziyan tarafınıza aittir
Allah kahretsin! Gözün kör olsun! Vay utanmaz vay!
Anladın mı? Noun
Ne yaparsan yap.
… yok mu? Noun
ödemeniz gereken; borcunuz olan
siz bile
kapış kapış gitmek Verb
sana
tarafınizdan
hadi canım sen de
Beğendiğine sevindim.
Hatırlattığın için teşekkür ederim.
Söylediğin için teşekkür ederim.
İyi ki söyledin.
istenilen kıyafetle gidilen
Allah selamet versin
berhudar ol
Allah belanı versin
aferin
işte buyrun
nasılsınız?
nasılsın
Nasılsınız? Sentence
nasılsın(ız)
Kaç yaşındasın?
Hodri meydan!
Seni anlıyorum.
Özledim.
senin yerinde olsaydım Adverb
dilerseniz Adverb
isterseniz Adverb
dilersen Adverb
istersen Adverb
hatırlarsanız Adverb
sıkı ysa (kaba)
Telefon sana.
Bilginiz olsun, ... Adverb
Aklınızda bulunsun, ... Adverb
Haberin olsun, ... Adverb
birinin kendisi hakkındaki düşüncelerini bilmek Verb
ne yapılması gerektiğini bilmek Verb
bir durumda ne yapacağını bilmek Verb
yapılması gerekenleri bilmek Verb
birinin kendisi hakkında ne düşündüğünü bilmek Verb
Bu halin ne?
Çok iyi görünüyorsun!
Çok kötü görünüyorsun!
birşeyi yapmadan önce düşünmek Verb
İşin iş! İşlerin tıkırında! Ne talihli adamsın!
It was lucky you got here in time: İyi ki (talihin
varmış ki) tam vaktinde geldin.
Allah selamet versin
Allah ömürler versin
geçmiş olsun !
(a) unutma(yınız) ki.
“Erol has been very bad-tempered this week.” “Yes, but mind you, he's been rather
ill recently.” (b) buna rağmen, öyle olsa bile, yine de.
She's a very nice girl, mind you, but I wouldn't want to marry her: Çok iyi bir kız, ama yine de onunla evlenmek istemem. (c) öyle olmasına öyle, orası muhakkak ama.
Ne zamandır görüşmemiştik.
Tanıştığımıza memnun oldum.
siz hariç kimse
hatırın için
kazandıkça ödemek Verb
muhtemelen tanıdığınız insanlar
müşerref oldum
birşeyi arkada bırakmak Verb
birşeyin üstesinden gelmek Verb
birşeyi geride bırakmak Verb
birşeyi geçmişe gömmek Verb
(int) tamam
bilmukabele
Görüşürüz.
yazık sana
Biliyor musun, ...
Birşey söyleyeyim mi, ...
Sağol.
Mersi.
Teşekkür ederim.
peşin teşekkürlerimizi bildirir
bilmukabele
bu giysi seni yaşlı göstermek iyor
sana
tarafınıza
size a
çok naziksiniz
Ne demek istiyorsun?
ne dedin ?
Ne dersin?
Kaç kilosun?
beden iniz
Saatin kaç?
Ne duruyorsun o zaman?
müsait olduğunuzda Adverb
uygun bir zamanınızda Adverb
size uygun bir zamanda Adverb
müsait bir vaktinizde Adverb
Nerelisin?
Neredesin?
Nerede olacaktı?
Sence nerede olabilir?
Nerelerdesin?
Nerede kaldın?
Neden sordun?
Sence neden?
Susar mısın lütfen!
Kes sesini!
seninle
sizinle
(US) sizler
hepiniz
İyi misin?
gidebilirsiniz
elbette, mutlaka, muhakkak, ne zannettin(iz) ya!
You bet I'd like to be there: Elbette orada olmak
isterdim.
You bet your life: Kesinlikle, yüzde yüz, ona hiç şüphe yok.
elbette !
Bildiniz.
Bildin.
Deme ya?
Hadi ya?
çüş (kaba)
sıra senin
Anlaştık.
Söylediğinde haklılık payı var.
Söz veriyorum.
Birşey söyleyeyim mi, ...
Yani,
İşte,
seni gidi
gidebilirsiniz
Haklısın galiba.
şaka ediyor olmalısınız !
şaka mı ediyorsun
Berbere gitmen lazım.
Saçların uzamış.
işte! gördün mü! görüyorsun ya!
Sesin bir tuhaf geliyor.
Sen başlattın.
Öyle mi dersin?
Öyle mi?
Takdir edersiniz ki, … Noun
bizzat sen, kendin (ifadeyi vurgulamada kullanılır).
You yourself know it couldn't be true: Bunun
doğru olamayacağını bizzat sen (pek âlâ) biliyorsun.
You yourself told me: Sen kendin (bizzat sen) bana söyledin.