zorunda olmak

Turkish-English Phrases

bir baskı altında bir şeyi yapmak zorunda olmak
to be under compulsion to do sth Verb
bir şeyi göğüslemek zorunda olmak
to have to face sth Verb
bir şeyi nezaket icabı yapmak zorunda olmak
to be in courtesy bound to do sth Verb
bir şeyi yapmak zorunda olmak
to be under the necessity of doing sth Verb
bir suçlama altında yaşamak zorunda olmak
to be labouring under an accusation Verb
birine açıklamak zorunda olmak
to owe someone an explanation Verb
birşey yapmak zorunda olmak
to be required to do something Verb
birşeyi yapmak zorunda olmak
to have to do something Verb
bütün kayıtları tutmak zorunda olmak
to be required to keep full records Verb
çabuk işe başlamak zorunda olmak
to need a tight hand Verb
çalışmak zorunda olmak
to be obliged to work Verb
gitmek zorunda olmak
to walk the plank Verb
iki şıktan birini tercih etmek zorunda olmak
to come to the crossroads Verb
kanuni yedek akçe bulundurmak zorunda olmak
to be required to keep legal reserves Verb
mahkemeye hesap vermek zorunda olmak
to be responsible to the court Verb
nafaka ödemek zorunda olmak
to be under obligation to pay alimony Verb
sabit bir güzergâh izlemek zorunda olmak
to be on a tight schedule Verb
şartlara göre hareket etmek zorunda olmak
to be ruled by circumstances Verb
sürekli bir şeyi düşünmek zorunda olmak
to get something on the brain Verb
yüksek faiz ödemek zorunda olmak
to sit at a high interest Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database