dayanmak, mukavemet etmek.
These statues have endured for a thousand years.
Fiil
sabretmek, tahammül etmek, katlanmak.
Those brave people endured much pain. I cannot endure his insolence.
Fiil
çekebilmek, kaldırabilmek.
Fiil
sürmek, devam etmek, daimî olmak, yaşamak.
Fiil
bir şeye bir mevsim boyu tahammül etmek
Fiil