bir yere sırf boy göstermek için gitmek
Fiil
bir şeyi âdet yerini bulsun diye yapmak
Fiil
ailesinin hatırı için bir şey yapmak
Fiil
sırf açıklamak maksadıyla
vicdanen rahatlamak için.
He gave her back the money he'd stolen, for conscience's sake.
Allah aşkına, Allahını seversen.
Allah aşkına! Allah rızası için! ne olur!
Allah aşkına!
For pity's sake, leave me alone!
fisebilillah
Zarf, Din ve İnanç
fedakârlığa katlanmak
Fiil
hatır, uğur.
for my sake : hatırım için.
for the sake of peace: barış uğruna.
for God's/Christ's/heaven's/goodness/pity's sake: Allah aşkına.
What do you want from me, for God's sake? Allah aşkına, benden ne istiyorsun?
For heaven's sake , don't tell anyone: Allah aşkına kimseye söyleme.
İsim
maksat, niyet, gaye.
for the sake of clarity: aydınlatmak maksadı ile, anlaşılsın diye.
I usually check from time to time, just for safety's sake: Sırf güvenlik maksadı ile zaman zaman kontrol ederim.
for the sake of argument: farzedelim ki.
İsim
yarar, çıkar, menfaat.
If you won't do it for your own sake , then do it for my sake: Eğer kendi
menfaatin için yapmayacaksan bari benim hatırım için yap.
İsim
Japon rakısı (pirinçten yapılır).
saké, saki ile ayni anlama gelir.
İsim