değişik ikinci fıkra
İsim, Hukuk
ikinci derecede fiili tecavüz
bir şey bakımından birinden aşağı olmak
Fiil
ikil/saniye
Bilgi Teknolojileri
bir dergi ya da gazetenin ön kapağının içi
yarışı ikinci olarak tamamlamak
Fiil
yarışı ikincilikle bitirmek
Fiil
ikinci dereceye düşmek
Fiil
ikinci dereceye düşmek
Fiil
ikinci turda oylamak
Fiil
kasten veya taammüden olmayan cinayet
kasten veya taammüden olmayan adam öldürme
sonradan akla gelen düşünceler
İsim
ikinci derecede rol oynamak.
ikinci derecede rol oynamak
Fiil
ikinci derecede olmak
Fiil
ikinci rolde oynamak
Fiil
ikinci elden (kullanılmış) satın almak
Fiil
ikinci.
second house from the corner. I live in the second floor. second gear: ikinci vites.
second person: ikinci şahıs.
Sıfat
bir daha.
I would like a second cup of tea: Bir çay daha rica edeceğim.
Sıfat
başka bir.
We had beans and a second vegetable: Fasulye ile başka bir sebze daha yedik.
Sıfat
ikinci derecede, aşağı, düşük, tâli.
second quality: düşük kalite.
Sıfat
ikinci gelen kimse/şey.
İsim
bir dizinin ikinci elemanı.
İsim
destekçi, bir öneriyi destekleyen kimse.
İsim
(boksta) oyuncuya öğüt veren/yardım eden kimse.
İsim
düelloda şahit/yardımcı.
İsim
ikinci vites.
He shifted into second: ikinci vitese geçti.
İsim, Otomobil
(rütbe/derece/önem vb. itibarile) ikinci gelen şahıs.
İsim
(Parlamentoda) (a) bir öneriyi destekleme, (b) öneriyi destekleyen kimse.
İsim
(a) bir notadan sonraki nota, (b) ardışık iki nota arasındaki fasıla, (c) şarkıda ikinci ses, (d) alto.
İsim, Müzik
tapon/düşük kaliteli mal, kusurlu mal.
If you want to buy dishes cheaply, you ought to get factory seconds: Ucuz tabak istiyorsan fabrikanın kusurlu mallarını almalısın.
İsim
desteklemek, yardım etmek, yardımcı olmak.
Fiil
ilerletmek, teşvik etmek.
Fiil
(Parlamentoda) bir öneriyi desteklemek, teklife katıldığını ilân etmek.
"Will anyone second this motion?" I second it, Mr. Chairman." "Bu öneriyi destekleyen var mı?" "Ben destekliyorum, sayın Başkan."
Fiil
(düelloda) şahitlik yapmak
.
Fiil
(bir göreve) vekil tayin etmek.
Fiil
saniye, dakikanın 60'ta biri.
İsim
saniye, derecenin 60'ta biri.
İsim
an, kısa bir zaman.
I'll be back in a second: Hemen döneceğim.
in a split second: bir anda.
İsim
ikinci olarak, onu takiben, onun arkasından.
Zarf
bir önergeyi desteklemek
Fiil
önergeyi desteklemek
Fiil
bir önergeyi desteklemek
Fiil
bir önergeyi desteklemek
Fiil
Hz. İsanın kıyamette dirilişi.
Hristiyan inanışına göre Hz. İsanın kıyamet günü tekrar dünyaya gelişi.
bir memuru geçici olarak başka bir yere tayin etmek
Fiil
ikinci kamera asistanı
İsim, Sinema
ikinci yönetmen yardımcısı
İsim, Sinema
(nitelik/başarı/işçilik vb. bakımından) ikinci.
ikinci en iyi takım giysi
poliçenin ikinci nüshası
İsim
(Parlamento , Br) Lordlar Kamarası
(a) (tren vb.) ikinci mevki, (b) (posta) âdi, ikinci sınıf, (c) (bazı İngiliz üniversitelerinde başarı
derecesi itibarıyla) ikinci.
Hz. İsanın kıyamette dirilişi.
II. Meşrutiyet Meclisi
Özel Isim, Tarih
II. Meşrutiyet
Özel Isim, Tarih
büyük büyükanne ve büyük büyükbabaları ortak olan akrabalar
İsim
ikinci kapak (dergi ya da gazetenin ön kapağının içi
ikinci sırada öncelikli hisse sahipleri
İsim
(yanıklar ile ilgili olarak) ikinci derece
ancak taammüden olmayan adam öldürme
(Fransa'da) İkinci İmparatorluk (1852-70).
(a) ikincilik, az önemli durum.
to be/play second fiddle: önemini kaybetmek, gözden düşmek, bir
kenara atılmak. (b) orkestrada ikinci kemanın çaldığı parça.
ikinci kat (Amerikada zeminkatın hemen üstündeki kat, diğer ülkelerde zemin katın iki üstü).
ikinci kuşak ürün (piyasada mevcut olan bir ürünün geliştirilmiş olanı
sonradan fikir yürütmek
Fiil
(a) saatin saniye ibresi, (b) yardımcı, muavin, (c)
at second hand: dolaylı, başkasından (duyulmuş).
He got the information only at second hand: Haberi başkasından duydu.
İkinci Enternasyonal: çeşitli ülkelerin sosyalist grupları arasında 1889'da Paris'te imzalanan anlaşma.
(hisse senetleri) ikinci seri
Termodinamiğin ikinci yasası.
ikinci , üçüncü vb derece ipotek
(Br takas bankaları) ikinci savunma hattı
İkinci Ulusal Pazar
Özel Isim, Bankacılık
tabiat hükmüne geçen şey, tabiî gelen şey.
alışkanlık, huy, yerleşmiş âdetler.
poliçenin ikinci nüshası
İsim
(US) ikinci kez işlenen suç
(US) bir suçu ikinci kez işleyen kimse
ikinci kez işlenen suç
İsim
(ABD'de 5 yıl yaşadıktan sonra) vatandaş olmak için verilen dilekçe.
ikinci ortak (bir şirkette halk tarafından bilinmeyen faal ortak
ikinci şahıs.
In English you is a second person pronoun.
ikinci sınıf tercihli hisse senet dileri
İsim
(US) ikinci sınıf tercihli hisse senetleri
İsim
ikinci sınıf tercihli hisse senetleri
İsim
ikinci derecede tercihli hisse senetleri
İsim
...'in ikinci çeyreği
İsim, Ekonomi
(parlamento) ikinci kez okuma
Alman İmparatorluğu (1871-1919).
(Fransa'da) İkinci Cumhuriyet (1848-1852).
menkul kıymetlerin ikinci okunuşu
(Br) ikinci derece elçilik kâtibi
başlıksız sayfa, karbon kopyanın yazıldığı ince kâğıt.
önsezi, feraset, ileriyi görüş.
ikinci kat (Amerikada zeminkatın hemen üstündeki kat, diğer ülkelerde zemin katın iki üstü).
(US) (bir takımda , grupta , vb) yedek
ameliyat kararı vermeden önce ikinci bir doktorun fikrini alma
İsim, Tıp
(a) iyice/etraflıca/enine boyuna düşünme, teemmül.
He had too many other worries to give it a second thought: Bir sürü gaileler arasında onu etraflıca düşünemedi. (b) art düşünce, sonradan akla gelen şey. (c)
on second thought: iyice düşündükten sonra.
On second thought, I don't think I'll go: İyice düşündükten sonra gitmemeye karar verdim.
kusursuz, en iyi, eşsiz, eşi yok, mükemmel.
be second to none: hepsinden üstün/iyi olmak, hiçbirinden/kimseden
geri kalmamak.
As a piano player, she is second to none.
(a) nefesini toplama, (koşu vb.'den sonra) normal solunum, (b) yeniden kazanılan güç/enerji.
ABD'leri ve Rusya dışında
dünyanın endüstrileşmiş ülkeleri
İsim
İkinci Dünya Savaşı
Özel Isim, Tarih
İkinci Cihan Harbi
Özel Isim, Tarih
birine ikinci bir ihtarda bulunmak
Fiil
an, lâhza.
For a split second nothing happened.
gözde adayların hemen ardından gelmek
Fiil
ikinci mevkide seyahat etmek
Fiil
ikinci mevkide yolculuk etmek
Fiil