yıllık garanti edilen ücret
inşaat işçilerine ödenen ücret
sözleşmeyle tespit edilmiş ücret
(US) randımanlı çalışma ücreti
şart koşulan (üzerinde mutabık kalınan) ücret
asgari ücretin altındaki ücret
sendika ile mutabakata varılan ücret
wages: ücret, kazanç.
wage scale: (ücret) barem(i).
a weekly wage of $100: haftalık
$100 ücret.
wage earner: işçi, emekçi.
İsim
.
wages: karşılık, kefaret.
The wages of sin is death: Günahın kefareti ölümdür.
İsim
(mücadele/münakaşa/savaş vb.) sür(dür)mek, devam et(tir)mek.
To wage a war against crime and disease.
Fiil
işe almak, istihdam etmek, ücretle çalıştırmak.
Fiil
ücret konusunda hakeme başvurma
ücret konusunda hakema başvurma
ücret hakkında hakem kararı
yükselen ücret konjonktürü
ücret değişiklikleri
İsim
tam zamanında teslim etmeyi temin etmek
Fiil
değişik endüstrilerde benzer becerilerdeki işçilerin ücretleri arasında ya da aynı endüstride farklı
becerilerdeki işçilerin ücretleri arasındaki fark
ücretlerde oran değişiklikleri
İsim
bir işçinin aldığı ücret ve tüm yan ödemeler toplamı ile temel ücret arasındaki fark
çoğu insanların gelirlerinin ücret olduğu bir ekonomi anlamını da taşır
bir ekonomide elde edilen toplam gelir için kullanılan konuşma dili terimi
tüm indirimlerden sonra net tutar
ücret artırılması için baskı
ücretin yeniden gözden geçirilmesi
ücret dengelemesi (belirli bir endüstri ya da bölgedeki ücretlerin şimdiki seviyesinin üstüne hızla çıkmaması
amacıyla hükümetin aldığı önlemler
ücret anlaşmazlıklarına bakan mahkeme