(a) bir içim su, (b) uzun zaman görülmeyen bir dosta rastlamanın sevincini belirtir:
You are a sight
for sore eyes: Ne mutlu görüşebildik! (Yüzünüzü gören cennetlik.)
gözlerini kırpıştırmak Fiil
gözünü dört açmak, sırf dikkat kesilmek.
göz inin önünde
kırpıştırmak Fiil
göz kırpmak Fiil
birini aldatmak Fiil
(birinin) gözlerini yaşartmak, gözlerinden yaş getirmek.
birinin gözlerinin dolmasına neden olmak Fiil
birini ağlatmak Fiil
birinin gözünü boyamak Fiil
gözüne ilişmek/çarpmak, görmek.
It's many years since I clapped eyes on him: Onu senelerdir görmedim.

I've never clapped eyes on him: Onu (hayatımda) hiç görmedim.
görmemezlikten gelmek Fiil
görmemezlikten gelmek, görmek istememek, başını çevirmek.
She closed her eyes to my needs.
jequirity (1). İsim
hüngür hüngür ağlamak, gözlerinden kanlı yaşlar akıtmak, teselli bulamamak, ıstırap ve kederden sürekli
ağlamak.
When her little baby died, the poor lady cried her eyes out.
Allah kahretsin! Gözün kör olsun! Vay utanmaz vay!
bir şeyi göz göre göre yapmak.
gözlerini kaçırarak başını öne eğmek Fiil
bakışını kaçırmak Fiil
gözlerini başka tarafa çevirmek Fiil
gözlerini kaçırmak Fiil
bakışını kaçırarak başını öne eğmek Fiil
yaşlı gözler İsim
sağa/sola bak! (yürüyüş halinde başla selam için verilen komut).
eyes front! ileri bak!
gözlerine ziyafet çekmek Fiil
doya doya bakmak Fiil
birini görünce gözleri bayram etmek Fiil
birine bakmaktan büyük zevk almak Fiil
zevkle izlemek Fiil
birşeye bakmaktan büyük zevk almak Fiil
zevkle izlemek Fiil
birşeyi görünce gözleri bayram etmek Fiil
birinin gözüne girmek/teveccühünü kazanmak.
birisinin gözüne girmek Fiil
bir şeye bakmaya doyamamak Fiil
gözünden bir şey kaçmamak, herşeyi görmek.
He has eyes at the back of his head: Onun gözünden
bir şey kaçmaz, görmediği yoktur.
gözleri dolmak Fiil
gözü kalmak.
birinin yakasına yapışmak Fiil
gözleri parlamak.
gözü açılmak Fiil
şaşırtmak, hayran/meftun etmek, çok iyi etki bırakmak.
Lisa hit Joe between the eyes the moment he saw her.
kanun gözünde
dünyanın gözünde
gözü saatte olmak, (canı sıkıldığından) paydos saatinin bir an gelmesini beklemek, işin bitimini gözlemek.

He's a terrible clock -watcher: Tembelin biridir.
to be guilty of clock-watching: dalga geçmekten/havyar kesmekten suçlu olmak.
gözünü açmak, dikkat etmek. Fiil
çevreyi dikkatle gözetlemek Fiil
göz hapsine almak, gözünü ayırmamak, dikkatle gözetlemek, tetikte/uyanık bulunmak.
gözünü ayırmamak, gözünden kaçırmamak için dikkatle bakmak.
The bird watcher kept his eyes peeled for birds. Fiil
gözünü dört açmak.
dikkat kesilmek, dikkatle bakmak/dinlemek.
Dikkat et! Ayağını denk al!
gözüne çarpmak/ilişmek, görmek, bakmak.
When I set eyes on Paris for the first time … : Parisi ilk defa gördüğüm zaman …
-e göz etmek, kaş göz etmek, âşıkane bakmak.
to make eyes at the pretty girls.
göz etmek, (çapkınca) göz kırpmak.
göz kırpmak Fiil
gözü yaşar(t)mak.
birisine çekingen fakat arzu ve hasretle bakmak.
birinin yüzüne/gözlerine bakmak, bakmaya cesaret etmek.
She was afraid to meet my eyes: Yüzüme bakmaktan çekiniyordu.
gözlerini bir şeye dikmek Fiil
gözlerini ayırmamak Fiil
gözlerine inanamamak
gözü …'den başkasını görmemek, -i gözüne kestirmek, -den başkası ile ilgilenmemek.
gözünü açmak, uyarmak, ikaz etmek, öğretmek, aydınlatmak, gerçeği gözönüne sermek.
That experience
opened our eyes to what he was really like.
gözlerini açmak Fiil
birinin gözlerini açmak Fiil
göz altı torbacıkları İsim
basiretini bağlamak, gözünü küllemek, gerçeği göremez hale getirmek.
(US) birini aldatmak Fiil
göz boyamak, aldatmak.
birine hayatın gerçeklerini göstermek Fiil
birinin gözlerini çıkarmak.
gözlerini kısmak.
birşeye birinin açısından bakmak Fiil
birşeyi birinin gözünden görmek Fiil
birşeyi birinin açısından görmek Fiil
kendi gözüyle görmek Fiil
görmek, göz koymak.
birşeyi görmek Fiil
birşeyi ilk kez görmek Fiil
âşıkane/ürkek/mahcup/arzulu bakış. İsim
gözünü kapamak, görmemezlikten gelmek, göz yummak.
You can't shut your eyes to the problem forever.
göz yummak, müsamaha etmek.
gözlerini gerçeğe kapamak Fiil
(zar oyununda) iki tane birli atma.
televizyon seyretmeyi aşırı seven kişi
gözlerini yormak Fiil
bir başkasının bakış açısıyla
(birini) aldatmak, yanıltmak, gözünü küllemek, yanlış yola sevketmek.
The escape plan depended on
his success in throwing dust in the eyes of the police.
aldatmak, gözünü küllemek/görmez hale koymak.
aldatmak Fiil
gözünü görmez yapmak Fiil
birinin gözlerinin bağını açmak Fiil
boğazına/gırtlağına kadar.
I am up to the eyes in work: Boğazıma kadar işe gömülüyüm/İşten başımı alamıyorum.
beyaz-gözlügiller: gözünün çevresinde beyaz halka bulunan ötücü kuşlar. İsim
vahşi bakışlar İsim
birinin gözlerini silmek Fiil
birinin gözlerini silmek Fiil
kendi gözlerimle
sizi gören cennetlik