korkmuş, ürkmüş, ürkek, şaşırmış, dehşet içinde/şaşakalmış.
to stand/remain aghast at sth.: donakalmak.
They stood aghast at this unforeseen disaster: Bu beklenmedik felaketten dehşet içinde kalmışlardı.
to gaze aghast at something: bir şeyi yeis ve füturla seyretmek.