1. benzer, eşit, aynı, müsavi, farksız (bir şekilde).
    alike as two peas: tıpkısı, birbirinin tıpatıp
    aynı.
    I think all politicians are alike: Bence bütün politikacılar birbirine benzer.
    to treat all customers alike: bütün müşterilere eşit muamele yapmak.
    summer and winter alike: hem yaz, hem kış.
birbirine çok benzemek Fiil
aynı giyinmek Fiil
özdeş
(birbirine) benzemek, birbirinin tıpkısı/benzeri olmak.
eşit hisse almak Fiil
eşit olarak paylaşmak.
onlar hep aynı fikir dedirler İsim
bana göre hava hoş