1. incel(t)mek, daral(t)mak.
  2. azal(t)mak, hafifle(t)mek.
    to attenuate a statement: bir beyanatı hafifletmek.
  3. zayıfla(t)mak, etkisini/tesirini azaltmak.
    his attenuated body: onun zayıflamış bedeni.
    a vaccine
    of attenuated bacteria: zayıflatılmış bakterilerden oluşan aşı.
    a powerful drug, used in an attenuated form as a medicine: etkisi azaltılarak kullanılan kuvvetli bir ilâç.
  4. attenuated ile ayni anlama gelir. inceltilmiş, azaltılmış, zayıflatılmış; sulandırılmış, etkisi hafifletilmiş.