azal(t)mak, hafifle(t)mek. to attenuate a statement: bir beyanatı hafifletmek.
zayıfla(t)mak, etkisini/tesirini azaltmak. his attenuated body: onun zayıflamış bedeni. a vaccine
of attenuated bacteria: zayıflatılmış bakterilerden oluşan aşı. a powerful drug, used in an attenuated form as a medicine: etkisi azaltılarak kullanılan kuvvetli bir ilâç.
attenuated ile ayni anlama gelir. inceltilmiş, azaltılmış, zayıflatılmış; sulandırılmış, etkisi hafifletilmiş.