(tilki vb. hayvanların çıkardığı) köpek havlamasına benzer ses.
patlama, kısa patlama sesi. The bark of his revolver: tabancasının patlaması.
bağırma, ânî/sert emir. The foreman's bark sent the idlers back to their machines: Ustabaşının
bağırması üzerine aylâk gezen işçiler makinelerinin başına döndüler. His bark is worse than his bite: Sen onun bağırıp çağırmasına bakma/tehditleri kuru sıkıdır/Ne varsa dilindedir.
öksürük.
havlamak. His dog always barks at the strangers.
patlamak, havlamaya benzer kısa-kesik sesler çıkarmak. The big guns barked.
bağırmak. A man was barking at his children.
(bir eğlence yerinin kapısında) çığırtkanlık etmek.
öksürmek.
bağıra bağıra konuşmak/emirler vermek. He was barking orders at his subordinates.
Botanik kabuk, ağaç kabuğu.
sepi kabuğu: sepilemede kullanılan kabuk. Peruvian bark: kınakına.
Kubbealti Akademisi Kültür ve Sanat Vakfi isbirligiyle yayinlanan özet bilgilerdir. Kelimenin kökeni, tüm anlamlari ve örnek cümleler için www.kubbealtilugati.com sitesini ziyaret edebilirsiniz.