1. uğuldamak, (rüzgâr) şiddetli esmek.
    blustering waves: uğultulu dalgalar.
  2. bağırıp çağırmak, yaygarayı basmak, gürültü/patırtı yapmak, yüksekten atmak.
    to bluster out threats:
    tehdit savurmak.
    He blusters, but does nothing: Onunkisi kuru gürültü.
  3. bağırıp çağırarak iş başarmak.
    He blustered his way through the crowd: Bağırıp çağırarak kalabalık
    arasından kendine yol açtı.
  4. uğultu, gürültü, patırtı, yaygara, şamata.
    the bluster of the streets.
  5. martaval, palavra, kuru sıkı, kabadayılık, yüksekten atma.
    bluff and bluster: boş palavra, kuru sıkı, martaval.
zart zurt