1. (a) sebep olmak, husule getirmek, hasıl etmek, geliştirmek.
    This incident will surely bring on a crisis.
    The sun is bringing on the plants. (b) çekmek, celbetmek.
    to bring someone's wrath on someone: birinin gazabını birinin üstüne çekmek. (c) sahneye çıkarmak, takdim etmek.
    bring on the dancing girls.
bir konuyu tartışmak Fiil
birşeye neden olmak Fiil
daha hızlı büyümesini sağlamak Fiil
birşeyle sonuçlanmak Fiil
büyütmek Fiil
birşeye yol açmak Fiil
piyasaya çıkarmak Fiil
sahneye koymak Fiil
bir şeye dikkat etmek Fiil
savaşa neden olmak Fiil
ailesinin yüzkarası olmak Fiil
ailesinin şerefine halel getirmek Fiil
birinin başına birşeyi musallat etmek Fiil
birinin başına kötü birşey getirmek Fiil
hükümeti bütçe sorunları yüzünden düşürmek Fiil
topları birşey üzerine çevirmek.
birini nüfuzu ile etkilemek Fiil
birini etkilemek için baskı yapmak Fiil
birinin başına birşey açmak Fiil
birinin başını birşeyle belaya sokmak Fiil
birine birşeyi musallat etmek Fiil
kendi kaşınmak Fiil
başını belaya sokmak Fiil
kendi etmek, kendi bulmak Fiil
bütün nüfuzumu kullanacağım