1. savunma(ya yarayan), savunmalık, tedafüî, koruyucu.
    defensive weapons: savunma silahları.
    a defensive position.
  2. saldırıyı karşılama/önleme maksadıyla yapılan.
    defensive alliance: savunma anlaşması.
    a defensive
    attitude. defensive treaty.
  3. savunma (ile ilgili), savunmaya ait.
  4. hep saldırı/taarruz bekleyen, hep saldırıya maruz kalacakmış gibi davranan.
    I wonder why he's so defensive
    about his wife.
    on the defensive: kendini savunma lüzumunu duyan.
  5. savunma konumu, müdafaa vaziyeti.
    to be/stand on the defensive: savunmada kalmak, savunma durumuna
    geçmek, savunma zorunda kalmak.
    to be on the defensive about one's mistakes.
kendi savunmasını kendi yapmak Fiil
dava savunması yapmak Fiil
savunmada kalmak Fiil
savunma da kalmak Fiil
bir davada karşı tarafın cevap vermemesi durumunda gıyabi karar alınmasını öngören iddianame
savunma amacıyla yapılan anlaşma
bir saldırıya ortaklaşa karşı koymak amacıyla oluşturulan ittifak
savunma bölgesi
savunucu esneklik
defansif esneklik
acil savunma durumu
silahlanma tahvilleri İsim
savunma önlemleri İsim
savunma mayın tarlası
savunmalı taarruz
savunma antlaşması
savunma paktı
savunma mevzii
savunma mevzii
ortalamadan daha dengeli ve yatırımcıya daha emin gelir getiren menkul kıymetler ve tahviller İsim
savunma alanı
savunma grevi
savunma amacıyla girişilen savaş
tedafüi harp
savunma savaşı
savunma savaşı
savunma silahı
savunma bölgesi
sahil savunma gücü
saldırı ve savunma ittifakı
saldırı ve savunma silahları İsim