1. sulan(dır)mak, su kat(ıl)mak.
  2. seyreltmek, bir eriyiğin/koyu sıvının keskinliğini/koyuluğunu azaltmak, hafifletmek.
    The water will
    dilute the wine. He diluteed the paint with oil.
  3. etkisini hafifletmek/azaltmak/kaybettirmek.
    The effect of the speech was diluted by the speaker's nervousness.
  4. seyreltik, seyreltilmiş, sulu, sulandırılmış, su katılmış, hafif, açık, etkisi azaltılmış.
    a dilute
    solution. a very dilute mixture.
boyayı sulandırmak Fiil
sulandırmak Fiil
zamanı boşa harcamak Fiil
şaraba su katmak Fiil