verit, doz, bir defada alınacak ilâç miktarı. There is only one dose of medicine in this bottle.
In the accident the workers received a heavy dose of radiation: Kazada işçiler aşırı ışınıma maruz kaldılar. give someone a dose of his own medicine: bir kimseye aynen karşılık vermek/ aynı (başkalarına yaptığı) şekilde muamele etmek. a regular dose of sth.: birşeyin fazlası.
(ilâç gibi) hoşa gitmeyen şey. a dose of hard work.
şampanya yapımında katılan şeker miktarı.
Fizik kütlesi belirli bir maddenin (dokunun) soğurduğu ışınım miktarı.