1. Fiil utan(dır)mak, mahcup etmek/olmak.
    His bad manners embarrassed her. She embarrasses easily.
  2. Fiil zorlaştırmak, güçleştirmek, zorluk/güçlük/müşkülât çıkarmak, engellemek, mani olmak.
    Heavy equipment
    embarrassed the army's movements.
  3. Fiil sık(ıl)mak, sıkıntı vermek, canı sıkılmak, tedirgin olmak, rahatsız/huzursuz etmek/olmak.
    I don't
    like making speeches in public, it's so embarrassing.
  4. Fiil paraca sıkıntı vermek/çekmek, darda/sıkıntıda olmak.
    to be (financially) embarrassed: para sıkıntısı
    çekmek.
    He was embarrassed by many debts.
bozum etmek (argo) Fiil
birini düşüncesizce sorduğu sorularla sıkmak Fiil
birini paketleriyle rahatsız etmek Fiil