1. dik, dimdik, dikili.
    to stand or sit erect. Hold your head erect.
  2. kalkık, kalkmış, dikleşmiş.
    a dog with erect ears.
  3. Botanik dimdik, düşey, egri/meyilli olmayan.
    an erect stem. an erect leaf or ovule.
  4. (optik) düz, evrik olmayan.
    an erect image.
  5. (bkz: alert ), (bkz: watchful ).
  6. Tıp kalkmış, sertleşmiş, dikleşmiş, kalkık (erkek tenasül uzvu vb.).
  7. inşa/bina etmek, yapmak, yülseltmek.
    to erect a house.
  8. dikmek, ikame etmek, rekzetmek.
    to erect a telegraph pole. This monument was erected to Atatürk.
  9. tesis etmek, kurmak.
    to erect a philosophical system. to erect a tent.
  10. Geometri çizmek, tersim etmek (verilen bir doğru/taban üzerine).
  11. (evrik görüntüyü) düzeltmek.
  12. dikleşmek, kalkmak, dimdik olmak.
  13. kaldırmak, yükseltmek.
  14. Tıp kaldırmak, dikleştirmek, bir uzvun dikleşmesini sağlamak.
  15. (bkz: exalt ).
  16. (bkz: encourage ), (bkz: embolden ).
doğrulmak Fiil
dik durmak Fiil
dimdik ayakta durmak Fiil
diklenmek Fiil
başı dik
bir bina dikmek Fiil
set çekmek Fiil
fabrika kurmak Fiil
bir anıt dikmek Fiil
yeni bir hükümet kurmak Fiil
yeni bir kabine kurmak Fiil
tribün kurmak Fiil
rüzgâra karşı bir engel dikmek Fiil
bir kuram kurmak Fiil
mahkeme kurmak Fiil
engel koymak Fiil
engeller yaratmak Fiil
dönüştürmek, çevirmek.
The dependency was erected into a sovereign state.