1. Fiil tercih etmek (Kaynak: Evrim Çalışkanları)
  2. İsim iltimas
  3. İsim lûtuf, kerem, iyilik, inayet, yardım.
    as a favor: lûtuf olarak.
    We would esteem (=think) it
    a great favor if you would reply at once.
    to ask a favor (of someone): (birinden) ricada bulunmak.
    do a favor: ufak bir yardımda bulunmak, lûtuf/kerem etmek.
    do someone a (great) favor = do a (great) favor for someone: birine bir iyilik yapmak/lûtufta bulunmak.
    Do me a favor by turning off that radio.
    by favor of = under favor of: delâletiyle, yardımiyle, himmetiyle, lûtfu sayesinde.
    with your favor = by your favor: müsaadenizle, izin verirseniz.
    By your favor, I should like to speak.
  4. İsim teveccüh, himaye.
    to win the favor of the President.
  5. İsim taraftarlık, taraftar olma, taraf tutma, onay, tasvip.
    to be in favor: taraftar olmak.
  6. İsim iltimas, kayırma, himmet, minnet.
    without fear or favor: kimseden korkmadan ve kimseye minnet
    etmeden.
    to show favor in distributing benefits: ödence dağıtımında iltimas yapmak.
  7. İsim iltifat, taltif, güleryüz gösterme.
    bestow favors on: iltifat etmek, ayrıcalık tanımak.
    curry
    favor: yaltaklanarak kendini sevdirmeye çalışmak.
  8. İsim kurdele, rozet.
    The knight wore his lady's favor on his arm.
  9. İsim ufak hediye/armağan.
  10. İsim iş mektubu, ticarî mektup.
    We acknowledge your favor of the 15th. Received your favor of recent date.
  11. İsim
    favors: cinsel münasebete razı olma.
  12. İsim cazibe, çekicilik.
  13. İsim görünüş, çehre, sima.
  14. Geçişli Fiil taraftar olmak, tarafını tutmak.
    I favor early marriage.
  15. Geçişli Fiil kayırmak, iltimas/tercih etmek, müsamaha etmek, göz yummak, hoş görmek.
    Parents sometimes favor the
    youngest child in the family.
  16. Geçişli Fiil iyilik yapmak, lûtuf göstermek, taltif etmek, bahşetmek, ihsan etmek.
  17. Geçişli Fiil (işini) kolaylaştırmak.
  18. Geçişli Fiil desteklemek, himaye etmek, onaylamak, tasdik etmek.
    to favor legal reform.
  19. Geçişli Fiil benzemek.
    He favors his father: Babasına benziyor.
  20. Geçişli Fiil dikkat/ihtimam göstermek, korumak, sakınmak.
    to favor an injured arm. The dog favors his sore foot when he walks.
birinin gözüne girmek/teveccühünü kazanmak.
birinin gözüne girmek.
birisinin lehinde.
The bank has made an error in your favor.
birisinin gözünde olmak, bir kimse yanında itibarı yüksek olmak.
eşit koşullar altında.
müdana etmek Fiil
gözden düşmek Fiil
iyilik görmek, lûtfa mazhar olmak, hoşa gitmek, göze girmek.
find favor with someone = gain/win someone's
favor: birinin gözüne girmek.
He did all he could to win her favor: Onun gözüne girebilmek için elinden geleni yaptı.
find (lose) favor in someone's eyes: birinin gözüne girmek (gözünden düşmek).
gözden düşmüş, itibarını kaybetmiş.
be out of favor: gözden düşmek, itibarını yitirmek, rağbet
görmemek.
in favor: gözde, rağbette.
tarafsız olarak, âdilâne, korkusuzca, kimseden çekinmeksizin.
yaltaklanmak, menfaat teminine çalışmak, yaranmak, dalkavukluk/müdahene etmek.
lehinde davranmak, kayırmak, iltimas yapmak.
discriminate in favor of white people.
(a) lehinde, taraftarı.
be in favor of doing something: bir şeyi yapmaya taraftar olmak.
decide
in favor of: lehinde karar vermek.
be in favor of someone: birinin gözdesi olmak.
to get back into someone's favor: tekrar birinin gözüne girmek, eski itibarını tekrar kazanmak. (b) (birinin) çıkarına, menfaatine, (c) (çek, havale vb.) -e ödenmek üzere, … emrine.
Make the cheque out in favor of Mr. S.
lehine ve aleyhine Zarf
lehine etkilemek, kolaylaştırmak.
birinin tarafını tutmak, iltizam etmek, lehinde konuşmak.
dengeyi ...'in lehine değiştirmek Fiil