flat

Sıfat yassı, düz.
as flat as a pancake: yamyassı.
flat land: düz arazi, düzlük.
Sıfat yüzüstü, sırtüstü, dümdüz.
Lie down flat (on your back): Sırtüstü yat.
to fall flat on one's
face: yüzüstü düşmek/kapaklanmak.
Sıfat (bir şeye) yaslanan/bitişik.
flat against the wall: duvara yaslanan/bitişik.
Sıfat yıkılmış, yere yatmış/serilmiş, yer ile yeksan (olmuş), yıkık, harap.
The storm left the trees flat.
The earthquake laid the whole city flat.
Sıfat yayvan, derin veya kalın olmayan.
Sıfat yayılmış, serilmiş, açılmış.
Sıfat (a) (lâstik) patlak, patlamış, sönük, sönmüş, çökmüş.
flat tire. (b) (batarya) boşalmış, şarjsız.
Sıfat kesin, kat'î, mutlak, düpedüz, açık, vazıh, olumlu, müspet.
a flat denial/refusal.
That's flat:
(a) Açık ve kesindir/şüphe götürmez. (b) İşte okadar! Vesselam! Son sözüm budur!
Sıfat maktu, değişmez.
a flat price.
flat rate: tek fiyat.
Sıfat tatsız, yavan, durgun, ilginç değil.
Everything seems so flat since you left.
I was feeling
rather flat: Hiç neşem yoktu.
Sıfat bayat, tatsız, lezzetsiz.
flat food.
Sıfat (içecek) gazı uçmuş, köpüğü dağılmış, köpüksüz.
Your beer's gone flat while you were telephoning.
Sıfat saçma, manasız, maksatsız (söz, şaka).
Sıfat (piyasa) durgun, hareketsiz.
The market is flat.
Sıfat (resim) (a) sathî, derinlik hissi vermeyen, (b) renk nüanslarından yoksun, (c) donuk, mat.
a flat yellow.
Sıfat (ses) boğuk, yeknesak.
Sıfat, Müzik bemol.
A flat, B flat, C flat
etc. A flat is semitone lower than A natural.
Sıfat, Gramer eksiz, ek almadan ve şekil değiştirmeden türetilmiş. Örnek:
brush'tan (fırça)
to brush
(fırçalamak) fiilinin türetilmesi; -
ly ekini almadan belirteç olarak kullanılan sıfatlar:
fast, slow, cheap vb. gibi.
Sıfat, Fonetik yumuşak sesli.
İsim düzlük, düz yer.
flat race: düz yerde yarış.
on the flat: düzlükte, düz arazide.
I can
walk 5 km. an hour on the flat.
İsim
flats: düz/ökçesiz/alçak topuklu kadın ayakkabısı.
İsim düz taraf, düz yüzey, (el) aya).
The front of an open hand is flat. The flat of his hand.
İsim ova, düz arazi.
İsim sığlık, bataklık.
İsim, Müzik bemol işareti.
İsim, Tiyatro sahne dekoru olarak kullanılan kumaş gerili çerçeve.
İsim ince-geniş çocuk kitabı.
a juvenile flat.
İsim patlak otomobil lâstiği.
Stop, I think we've got a flat!
İsim
platform ile ayni anlama gelir. (a) (iki güverte arasındaki) küçük güverte, (b) alçak/düz mavna, salapurya.
İsim yassı (dikdörtgen kesitli) demir/çelik çubuk.
İsim (tohumları filizlendirmekte vb. kullanılan) alçak (kenarlı) kutu, geniş kutu.
İsim (futbol) hücum sahası.
Fiil düzleş(tir)mek, yassılaş(tır)mak, yassıl(t)mak, düzeltmek, tesviye etmek.
Fiil, Müzik (ses perdesini) yarım ton indirmek/kalınlaştırmak, belirli perdeden aşağı söylemek/çalmak.
Fiil tadını kaçırmak, neşesini bozmak, neşesi kaçmak.
Fiil düşmek, uzanmak, kapaklanmak
Zarf düz/yatay durumda, dümdüz, yatay/ufkî olarak.
Zarf açıkça, kesinlikle, kat'iyetle, kesin/kat'î olarak.
(to be) flat broke: meteliksiz/beş parasız
kalmak, meteliğe kurşun atmak.
He told me flat that … : Bana kesinlikle dedi ki …
He turned it down flat: Kesinlikle reddetti.
Zarf tamamen, büsbütün, alabildiğine.
flat broke: büsbütün meteliksiz, beş parasız.
Zarf tam olarak, tamı tamına, doğrudan doğruya, aynen, tıpkı, tıpkı tıpkısına.
in 10 seconds flat: tam 10 saniyede.
Zarf, Müzik hakikî tondan aşağı, kalın (sesle).
to sing flat.
Zarf, Maliye faizsiz.
İsim kat, daire, apartman dairesi.
top flat: üst kat.

Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim

Indirim kodları, kupon ve kampanyalar için Jarrt

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

be flat on one's back

faal olmamak Fiil

fall flat on one's face

kapaklanmak Fiil

fall flat on one's face

bir işi yüzüne gözüne bulaştırmak Fiil

fall flat on one's face

yere kapaklanmak Fiil

sırtüstü

yarım burunlu Sıfat

asistol İsim, Tıp

asistoli İsim, Tıp

düz çizgi İsim, Tıp

kalpteki elektrik aktivitesinin durması İsim, Tıp

asistol İsim, Tıp

asistoli İsim, Tıp

düz çizgi İsim, Tıp

kalpteki elektrik aktivitesinin durması İsim, Tıp

flat-trajectory

yatık mermi yollu Sıfat, Askerlik

hot-rolled flat steel

sıcak haddelenmiş yassı çelik İsim, Demir-Çelik Sanayii

lie flat on one's back

sırtüstü yapmak Fiil

Manufacture of flat glass (NACE code: C23.1.1)

Düz cam imalatı (NACE kodu: 23.11) İsim, Sanayi ve Zanaatler

Shaping and processing of flat glass (NACE code: C23.1.2)

Düz camın şekillendirilmesi ve işlenmesi (NACE kodu: 23.12) İsim, Sanayi ve Zanaatler

sönük

çekme kat

kulübe

taşlık

rahat daire

şirket dairesi

(Br) sosyal konut

çift bemol: önüne konulduğu notayı 2 yarım ton uzatan işaret.

E flat

mi bemol İsim, Müzik

fall flat

(a) tamamen başarısızlığa uğramak, etki/ilgi uyandıramamak, fiyasko vermek.
The poor performance fell

flat. (b) bekleneni elde edememek, karşılığını görememek.

fall flat

(a) tam/büyük bir başarısızlığa/akamete uğramak, etkisiz/başarısız kalmak.
The joke fell flat.

(b) yüzükoyun düşmek, kapaklanmak.
Bill fell flat on the floor.
fall flat on one's face: pat diye yüzükoyun düşmek.

five-roomed flat

beş odalı daire

freehold flat

(Br) kat mülkiyeti

furnished flat

möbleli daire

go flat

yavanlaşmak Fiil

grow flat

(ticaret) durgunlaşmak Fiil

pahalı mülk

pahalı daire

daire

yatmak Fiil

(Br) kendi dairesinde oturmak Fiil

luxury flat

lüks daire

mud flat

gelgit esnasında çamurların biriktiği arazi. İsim

mud flat

kurumuş gölün çamurlu yatağı. İsim

çamur tabakası İsim

tek odalı daire

daire açmak Fiil

(borsa) durgun açılmak Fiil

owner-occupied flat

mal sahibinin kendinin oturduğu daire

railroad flat

koridorsuz (bir odadan ötekine geçilen) kat/apartman dairesi. İsim

residential flat

özel ikametgâh

residential flat

özel ikamet yeri

run flat

(iş) bozuk gitmek Fiil

self-contained flat

müstakil daire

selling flat

alıcının tahvilin ana parasından başka bir ödeme yapmaması

service flat

(Br) servis sağlanan daire

service flat

servis sağlayan daire

örnek daire

stüdyo

atölye

yavan tat almak Fiil

yamyassı

kulis, sahne geri-panosu.

working-class flat

işçi sınıfı meskeni

flat a

(e) sesi:
glad, bat, act sözcüklerindeki
a'nın söylenişi gibi.

flat affect

tekdüze duygulanım İsim, Psikiyatri

flat affect

düz duygulanım İsim, Psikiyatri

flat angle

düz açı, 180°'lik açı. İsim

flat battery

boş pil İsim

flat battery

bitmiş pil İsim

flat beer

gazı kaçmış bira İsim, Gıda ve Mutfak

flat bonus

toptan prim

flat bonus

eşit miktarda ikramiye

flat breaking

(Br) (hırsızlık için) meskene girme

meteliksiz Sıfat

toptan hesap

götürü hesap

götürü ücret

düz kıyı

sabit oranlı komisyon

flat conversation

can sıkıcı konuşma

flat cost

üretim maliyeti (bir maddenin üretiminde gerçekten katılan hammadde , işçilik ve diğer masrafların toplamı

flat cost

tüccarın satın aldığı mal karşılığında ödediği meblağ

düz ülke

kesin karar

kesin ret

daire de oturan

apartman sakini

(Br) kiralık dairede oturan apartman sakini

flat economy

konjonktürün durgun olması

flat exemption

(gelir vergisi , US) götürü muafiyet meblağı

flat exemption

(US) vergiden muaf götürü tutar

flat fare

(kısa mesafe taşımacılık) tek fiyatlı tarife

götürü fiyat

tek fiyat

toptan fiyat

maktu fiyat

klasör

yassı balık

düztaban

(argo) polis

(US) açık

ağır

tatsız

dobra dobra

(Br) hantal

tek katlı ev

(Br) kiralık ev

(Br) kiralık daire aranıyor

flat in

yelkenin uskota yakasını geminin ortasına getirmek.

götürü artış

reef knot İsim

düzlük arazi İsim

durgun borsa

cansız

durgun piyasa

düpedüz saçmalık

(US) bağlamayıcı teklif

flat out

(a) son hızla, büyük bir gayretle.
go flat out: alabildiğine koşmak, son gayretini sarfetmek.

go flat out for something: birşeyi elde etmek için elinden geleni yapmak.
to be working flat out: bütün gücü/gayreti ile çalışmak. (b) açıkça, apaşikâr, kesinlikle, açıktan açığa.
He called flat out for revolution: Açıktan açığa ihtilâl istedi. (c)
to be flat out: bitap düşmek; horlamak, horul horul uyumak; sızmak, zilzurna sarhoş olmak.

flat ownership

kat mülkiyeti İsim, Medeni Hukuk

flat price

götürü fiyat

flat printing

düz baskı

flat product

yassı ürün İsim, Demir-Çelik Sanayii

flat proof

düz baskı provası İsim

flat quotation

(US) işlenmiş faizsiz rayiç