1. çok seven, meraklı.
    fond of: … düşkünü/canlısı, çok seven.
    to be fond of: çok sevmek, düşkün/müptelâ
    olmak.
    to be fond of animals/of sweets.
  2. sevgi/şefkat dolu, muhabbetli, şefkatli.
    to give someone a fond look.
  3. çok düşkün/müptelâ, aşırı sevgi gösteren, üzerine titreyen.
    a fond parent. a fond mother may spoil her child.
  4. saf, safiyane.
    to nourish fond hopes of becoming a president.
    fond imagination: hüsnü kuruntu.
  5. aptal, ahmak, budala, deli.
    In spite of his bad results in the examination, he has a fond belief in his own cleverness.
  6. bön, sadedil, herşeye inanan.
  7. (fena bir şeye) alışmış.
    You're too fond of leaving the door open when you go out.
  8. şımartmak.
  9. sevmek.
  10. okşamak, bağrına basmak.
  11. delirtmek, aptallaştırmak, ahmaklaştırmak.
  12. sevgi/muhabbet göstermek.
  13. aptallık/ahmaklık yapmak, bön/saf davranmak.
  14. İsim esas, temel.
  15. İsim (bkz: fund )
esasen, aslında, tamamıyla, hakikaten, filhakika.
The quarrel is, au fond, personal and not political:
Kavga aslında politik değil şahsîdir.
çok seven
canı tatlı
horoz gibi
reklam meraklısı
hoşlanmak Fiil
...'den hoşlanmak Fiil
...'i sevmek Fiil
...'e meyilli olmak Fiil
...'e meyletmek Fiil
...'i beğenmek Fiil
sosyal olmak Fiil
arkadaşlıktan zevk almak Fiil
gösterişten zevk almak Fiil
iyi yaşamaktan zevk almak Fiil
başkaları hakkında kötü konuşmaktan zevk almak Fiil
tatlı şeyleri sevmek Fiil
okumayı tutkuyla sevmek Fiil
ısınmak Fiil
hoşlanma
meyilli
eğimli
meyyal