1. sebep olmak, -dirmek/-dürmek/-tırmak.
    give one to think: (birini) düşündürmek.
    You gave us
    to believe it would be changed: Onun değişebileceğine bizi inandırdınız.
    They gave me to understand that you would be here: Burada olacağınızı bana anlatmışlardı.
yerini birine vermek Fiil
dillendirmek Fiil
söylemek Fiil
çekmek Fiil
vermek Fiil
caymak Fiil
tanıklık etmek ehliyetini haiz olmak Fiil
tanıklık etmeye ehliyetli tanık
tanıklık etmeyi reddetmek Fiil
beyanda bulunmama
ihbarda kusur etme
gönül vermek, gönlünü kaptırmak, sevdalanmak, derin aşka/sevdaya düşmek.
zamanının aşırı bir kısmını okumaya ayırmak Fiil
renk katmak Fiil
kakmak Fiil
birkaç söz söyleyip birinin şerefine kadehini kaldırmak Fiil
vaaz etmek Fiil
birine sadaka vermek Fiil
bir şeye ilk önce girişmek Fiil
bir şeye ilk hızı vermek Fiil
bir şeyi öne sürmek Fiil
(a) (çocuk) doğurmak, (b) meydana getirmek, yol açmak, yaratmak, ibda etmek.
to give birth to a child:
çocuk doğurmak.
to give birth to a poem: şiir yazmak.
doğurmak.
kuzulamak Fiil
açık kart vermek Fiil
takayyüt etmek Fiil
teyit etmek Fiil
uygun bulmak Fiil
teşvik etmek Fiil
tasvip etmek Fiil
teşvik etmek Fiil
dedikoduya inanmak Fiil
yayılmasından sorumlu olmak Fiil
bir senedi para gibi kabul etmek Fiil
evrak muhtevasını açıklamak Fiil
adamdan saymak Fiil
dinlemek, kulak vermek.
kulak vermek, dinlemek.
yapmak, uygulamak, yerine getirmek, ifa/icra etmek, tatbik mevkiine koymak.
He gave effect to his
brother's wishes by having him buried properly.
give a good effect: iyi yönde etkilemek, yararlı olmak.
bir kanunu uygulamak Fiil
bir kanunu yürürlüğe koymak Fiil
bir şeyi yerine getirmek Fiil
infaz etmek Fiil
duygularını güzel sözlerle ifade etmek Fiil
birini kabul etmek Fiil
şükranlarını dile getirmek Fiil
iradesini beyan etmek Fiil
bir şeye bel bağlamak Fiil
aç doyurmak Fiil
hayalinin dizginlerini koyuvermek Fiil
muhayyilesinin dizginlerini koyuvermek Fiil
birine tam yetki vermek Fiil
istikamet vermek Fiil
umutlandırmak Fiil
...'e umut vermek Fiil
(çoluk çocuğun) bakımı ile mükellef olmak, geçimini sağlamak.
kendini tehlikeye maruz bırakmak Fiil
gelecekte özgürce davranmasını güçleştirebilecek sorumluluklar üstlenmek Fiil
bir partiye katılmak Fiil
pes demek Fiil
birşeye mağlup olmak Fiil
birşeye yenilmek Fiil
birşey karşısında pes etmek Fiil
birşeye teslim olmak Fiil
(Br) bir avukata talimat vermek Fiil
birini sebepsiz azarlamak Fiil
şiddetle saldırmak Fiil
birine açıkça söylemek Fiil
biriyle açık konuşmak Fiil
…e müsamaha göstermek Fiil
…e anlayış göstermek Fiil
bir şeyi canlandırmak Fiil
anlamlandırmak Fiil
düşüncelerini dile getirmek Fiil
göz açtırmamak Fiil
ağız açtırmamak Fiil
bir memura iş akdinin feshedildiğini bildirmek Fiil
işverenine ihtarda bulunmak Fiil
işverene işten ayrılacağını bildirmek Fiil
kiracıya boşaltma bildirisi vermek Fiil
makamlara bildirmek Fiil
borçluya ihtarname çekmek Fiil
sebebiyet vermek Fiil
sebep olmak Fiil
bir tasarıya katıldığını belirtmek Fiil
birine kol nu vermek Fiil
birinin koluna girmek.
dikkatinıbir şeye vermek Fiil
dikkatini bir şeye vermek Fiil
bir siparişi karşılamak için titiz davranmak Fiil
siparişi karşılamak için titiz davranmak Fiil
birine selam söylemek Fiil
mutabakat bildirmek Fiil
râzı olmak Fiil
mutabık olmak Fiil
muvafakat etmek Fiil
işverenine işten ayrılma niyetinde olduğunu bildirmek Fiil
bir şeyi onaylamak Fiil
bir planı can-ı gönülden onaylamak Fiil
birine selam söylemek Fiil
birine akıl vermek Fiil
birine saygılarını bildirmek Fiil
oyunu bir adaya vermek Fiil
oyunu bir partiye vermek Fiil
bütün enerjisini bir işe harcamak Fiil
biriyle cinsel ilişkiye girmek Fiil
biriyle beraber olmak Fiil
kendini bir şeye vermek Fiil
direktif vermek Fiil
terk etmek Fiil
bırakmak Fiil
duraksatmak Fiil
tereddütüne neden olmak Fiil
öncelik tanımak, yer vermek, yerini terketmek, yerine geçmek.
Time passes and the old gives place
to the new. Tears gave place to smiles. His anger gave place to remorse.
gemiye limanda yer vermek Fiil
birine yer vermek Fiil
iddiasını sağlamlaştırmak Fiil
'e taş çıkarmak Fiil
öne almak Fiil
öncelik vermek Fiil
bir siparişe öncelik vermek Fiil
hayırseverlik derneklerine bol bağışta bulunmak Fiil
...'e muntazam uçak servisi olmak Fiil
rise2 (16).
doğurmak, üretmek, meydana getirmek, hasıl etmek, sebep olmak.
(bir satış akdinin hile veya ayıp sebebiyle) feshine neden olmak Fiil
rezalete neden olmak Fiil
endişeye sebep olmak Fiil
yoruma yol açmak Fiil
iltibasa yol açmak Fiil
güçlükler çıkarmak Fiil
anlaşmazlığa yol açmak Fiil
yanlış anlaşmaya neden olmak Fiil
büyük eleştirilere neden olmak Fiil
protestolara neden olmak Fiil
şekillendirmek Fiil
bir şeye biçim vermek Fiil
bir kaçağı saklamak Fiil
birini barındırmak Fiil
birine müteşekkir olmak Fiil
birine niyetleri hakkında kesin bilgi vermek Fiil
nikâhlamak Fiil
düşündürmek Fiil
birine uygun şekilde anlatmak/ söylemek, ima etmek.
He gave me to understand that he would be here
by 3: En geç saat 3'te burada olacağını ima etti.
I am given to understand that : Bildiğime göre.
birşeyi birine iade etmek Fiil
birşeyi birşey için kullanmak Fiil
birşeyi birşeye ayırmak Fiil
vermek Fiil
emzirmek, meme vermek.
birine destek vermek Fiil
bir teklifi desteklemek Fiil
birine destek vermek Fiil
güçlendirmek Fiil
uygulanabilir duruma getirmek Fiil
ezan okumak Fiil, Din ve İnanç
(bir kimseyi) atlatmak, sıvışmak, tüymek.
gerçek olmadığını göstermek Fiil
(a) birisini yalancılıkla itham etmek, yalanlamak, tekzip etmek, (b) yalancı(lığını meydana) çıkarmak,
yalanlamak, yalan olduğunu ispat etmek/göstermek.
dikkate almak Fiil
düşünmek Fiil
yerini birine vermek Fiil
dükkânıni çocuğuna devretmek Fiil
dükkânını çocuğuna devretmek Fiil
duygularını dile getirmek Fiil
öfkesinin dizginlerini bırakmak Fiil
öfkesini koyuvermek Fiil
tutkulu bir konuşmada duygularını ifade etmek Fiil
ağzını açmak Fiil
duygularını koyuvermek Fiil
dile getirmek Fiil
(a) …'e teslim olmak, (b) (hislerini, heyecanını vb.) tutamamak, zaptedememek, kapıp koyvermek, kontrolunu
kaybetmek. (c) …'e kapılmak.
to give way to anger: öfkeye kapılmak. (d) … in fikrini vb. kabul etmek.
duygularını tutamamak Fiil
baskı karşısında yumuşamak Fiil
ek güç katmak Fiil
güçlendirmek Fiil
bir şeye önem vermek Fiil
kendini birşeye vermek Fiil
tüm zamanını birşeye ayırmak Fiil
(fikre/konuya) gerçek süsü vermek, gerçek gibi göstermek, gerçek izlenimi uyandırmak.
Her wet hair
and clothing lent color to her claim that she had been thrown into the lake by a madman.
kanatlandırmak, kanat takmak, hızlandırmak, uçurmak.
Fear lent me wings: Korku beni âdetâ kanatlandırdı.
garanti vermekle mükellef
bilgi verme yükümlülüğü
tanıklık yapmayı teklif etmek Fiil
ihbarda bulunma yetkisi olan şahıs
...'e selam söyleyin.
...'e selamlarımı iletin.
tanıklık etmeyi ret
tanıklık etmeye ret
röportaj isteklerini reddetmek Fiil
kıvılcımlanmak Fiil
karar vermek(mahkemenin yargılama esnasında karar vermesi)
ihbar veren
zam mmı yapmak Fiil
sonucu lehine olan/gözüken bir bahse girişmek.
lay (someone) odds (of): birine avantaj sağlamak, üstünlüğü birine bırakmak.
cayır cayır vermek (argo) Fiil