1. parlaklık, (ânî görünen) ışık, parlama, parıltı.
    There was a glint of steel as the man swing his axe.
    I could tell he was angry by the glint in his eye.
  2. kısa süre/çalkap görünme, görünüp kaybolma, iz, emare.
  3. birden parla(t)mak, parılda(t)mak.
    His eyes glinted when he saw the money.
  4. fırlamak, atılmak, birden/ânî hareket etmek/çıkış yapmak.
  5. kısa süre bakmak, bakıvermek, nazar atfetmek.
  6. kısa süre/çalkap görünmek, görünüp kaybolmak.