sabırsızlanarak beklemek
Fiil
(a) eğlenmek, hoş vakit geçirmek, oyalanmak, (b) serbest hareket etmek.
(a) sabırsızlanarak beklemek, (b) kendini zevke vermek, eğlenceye dalmak, (c) sevinçten zıplamak,
k.d. etekleri zil çalmak.
yeni bir coşkuya kapılmak
Fiil
corner ile ayni anlama gelir. (futbolda) korner/köşe vuruşu.
direkt serbest vuruş
İsim, Spor
yere düşüp zıplayan topa vurma.
İsim
balık kuyruğu vuruşu: yüzerken iki ayağı birleştirerek suya vurma.
flutter ile ayni anlama gelir. (yüzmede) ayak vurma, dizleri hareketsiz tutup ayakları hızlı hızlı kaldırıp vurarak yüzme.
(futbol) serbest vuruş.
İsim
(Br) pasaportunu almak
Fiil
(US) bir mevki sahibi olmak
Fiil
endirekt serbest vuruş
İsim, Spor
pek ilginç yanı olmamak
Fiil
penaltı atışı
İsim, Futbol
penaltı vuruşu
İsim, Spor
(futbol) yerden vuruş, topu yere koyarak vurma.
İsim
düşmüş birine tekme atmak
Fiil
bir yerde olmuş olması gerekmek
Fiil
avare avare dolaşmak
Fiil
(a) (birisine) kötü davranmak, fena muamele etmek, itip kakmak, sağa sola sürmek, uşak muamelesi yapmak,
(b) (teklif/proje) irdelemek, münakaşa etmek, (üzerinde) düşünüp taşınmak, ince eleyip sık dokumak, (c) diyar diyar dolaşmak, sık sık iş/yer değiştirmek.
He's been kicking about Africa for years. (d) bir köşeye atılmak, bir köşede unutulup kalmak.
That old thing has been kicking about the house for years. (e) (gizli bir yere) saklamak.
“Where's my cap?” “Oh, it's kicking about somewhere.”
direnmek, ayak diremek, (bir şeye) karşı gelmek/koymak, yapmak istememek.
kick against the pricks:
kendi zararına olarak karşı gelmek.
yetkililere kafa tutmak, inkâr edilemez gerçekleri hiçe saymak, beyhude kafa tutarak kendine zarar getirmek, kafasını taşa vurmak.
ona buna gereksiz iş buyurmak
Fiil
konu vb üzerine düşünmek
Fiil
bir tasarıyı ufak çapta gerçekleştirmeye çalışmak
Fiil
kendi üstün gücünü başkaları üzerinde kötüye kullanmak
Fiil
sık sık iş değiştirmek
Fiil
bir şeyin üzerinde uzun uzun düşünmek
Fiil
direnmek, ayak diremek, (bir şeye) karşı gelmek/koymak, yapmak istememek.
kick against the pricks:
kendi zararına olarak karşı gelmek.
tekme ile (ayakla vurup) fırlatmak.
He kicked away the last part of the fence.
(a) (silah) geri tepmek, (b)
ABD- argo rüşvet vermek, (rüşvet olarak) kârdan pay vermek, (c) (motor)
vuruntulu çalışmak, (d) topa vurup geri göndermek.
(tekme ile) vurup yıkmak/devirmek.
kick down a hedge/barrier.
çıktıktan sonra nankörlük etmek
Fiil
(a) hisse/pay ödemek/vermek, (b) ölmek, (c) tekmeleyip çökertmek, (kapıya) tekmeyi vurup içeri girmek,
(d)
kick someone's teeth in: (birine) vurup dişlerini dökmek, suratını dağıtmak.
herhangi bir şeyi başlatmak
Fiil
bir alışkanlıktan kurtulmak
Fiil
(a) (futbol) topa vurarak oyuna başlamak, (b)
argo ölmek, (c)
k.d. başla(t)mak.
pişman olmak, dövünmek, dizini dövmek, esef etmek.
When Jo missed the train, he kicked himself for not having left earlier. 20
kick out
k.d. (a) kovmak, işine son vermek, kapı dışarı atmak.
He should be kicked out of our club. (b) tekmelemek, tekme savurmak.
The man kicked out his assaillants.
(patlamalı motor) çalışmaya başlamak.
gemi azıya almak, hiçbir bağ/kayıt tanımamak.
(kapı) koruyucu levha: kapının alt kısmına konulan levha.
İsim
(kadın etekliğinde) kırma, plise.
İsim
birini iş inden kovmak
Fiil
birini işinden kovmak
Fiil
ölmek, nalları dikmek, cartayı çekmek.
bir planı çökertmeye çalışmak
Fiil
kapıyı tekmeleyerek açıp içeri girmek
Fiil
uyuşturucu madde alışkanlığını bırakmak/terketmek, kötü alışkanlıktan kurtulmak.
yarı dönüş: kayakçılıkta dururken bir kayağı yukarı kaldırıp 90° döndürerek yere basma ve sonra öbürünü ona paralel duruma getirme
İsim
(a)
ABD- argo hâdise çıkarmak, ortalığı karıştırmak, karışıklık yaratmak.
He kicked up a lot of trouble. (b) tekmeleyerek yukarı göndermek, (c)
kick up a fuss = kick up a row = raise a row = kick up a dust: mesele çıkarmak, şiddetle itiraz etmek, kıyameti koparmak, tozu dumana katmak.
When the teacher gave the class 5 more hours of homework, the class kicked up a fuss.
çok dedikoduya neden olmak
Fiil
ortalığı telâşa vermek, yaygara koparmak, pireyi deve yapmak, (hiç yoktan) mesele çıkarmak.
bir yeri gürültüye boğmak
Fiil
bir yeri gürültüye boğmak
Fiil
kıyameti koparmak, bağırıp çağırmak, çekişmek, (hiç yoktan) mesele çıkarmak, bağırarak münakaşa etmek.
(şerrinden kurtulmak istenilen bir politikacıyı vb.) yüksek fakat nüfuzsuz bir mevkie atamak.
(bir kimseyi başından savmak için) daha yüksek ve az mes'uliyetli göreve atamak.
bir şeyin tadını çıkarmak
Fiil
bir şeye gıcık olmak
Fiil
bitkin ve mecalsiz olmak
Fiil
düşkünezenlik etmek, düşene bir tekme de kendisi vurmak.
Kick him down: Vur abalıya!
nalları dikmek (argo)
Fiil