(a) otomobille) çiğnemek, ezmek, (b) peşinden koşup yakalamak.
To run down a fugitive. (c) dikkatle
incelemek/gözden geçirmek. (d) (kurulmadığı için) durmak, işlememek, (e) yermek, kötülemek, aleyhinde söylemek.
He's jalous of your success, that's why he's always running you down. (f) arayıp bulmak/elde etmek, izleyip meydana çıkarmak.
To run down an information/a book. (g) (sağlığı/kuvveti) azalmak, kötüleşmek, (h) (beyzbol) söbelemek.