-
Fiil kır(ıl)mak, parçala(n)mak, paramparça/darmadağınık/hurdahaş etmek/olmak.
A stone shattered the window. The glass shattered.
-
Fiil tahrip/yok etmek/edilmek, hasara uğra(t)mak.
-
Fiil (sağlık, sinir vb.) boz(ul)mak.
Long illness shattered his health.
-
Fiil (fikir vb.) zayıfla(t)mak, cerhetmek, tekzip etmek.
This objection shatters your theory.
-
Fiil bitkin/bitap düşürmek, çok yormak/yıpratmak.
I feel completely shattered after that run up the hill.