1. biri, birisi, bir kimse.
    If you don't know the answer, ask somebody. There's somebody on the telephone
    for you. somebody lost his watch.
  2. büyük şahsiyet, hatırı sayılır/tanınmış kimse.
    He's (a) somebody: Büyük şahsiyettir.
    He thinks
    he's (a) somebody: Kendini bir şey zannediyor.
inancını birinin tanıklığına dayandırmak Fiil
birine karşı çıkmak Fiil
biriyle ters düşmek Fiil
biriyle farklı görüşte olmak Fiil
biriyle mutlu yaşamak Fiil
birisini zorlamak Fiil
birinin aleyh inde konuşmak Fiil
birinin tavsiyesi üzerine
(a) iyileş(tir)mek, hastalıktan ayağa kalkmak, (b) birisini paraca desteklemek, kalkındırmak.
bir kimsenin arzularına/isteğine ram olmak/boyun eğmek, istenileni seve seve vermek.
birinin cenazesini kaldırmak Fiil
birinden geçinmek Fiil
aileden biri olmak Fiil
birinin cebinden geçinmek Fiil
birini baştan aşağı süzmek Fiil
birini baştan ayağa süzmek Fiil
birisinden örnek/ibret almak, (birisini) kendine örnek edinmek, birisinin yolundan gitmek.
You should
take a leaf out of his book.
(bir kimsenin bir şeyi yapacağına) inanmak, ihtimal vermek, sanmak.
I wouldn't put it past him to
cheat at cards: Onun iskambilde hile yapacağına inanırım (pekâlâ hile yapar).