1. bir yer(ler)de, bir yere.
    somewhere else: başka bir yerde.
    He lives somewhere in Canada. They went out somewhere.
  2. (herhangi) bir yer.
    He needs somewhere to stay: Kalacak bir yere ihtiyacı var.
    or somewhere:
    veya başka bir yere.
    They are going to Holland or somewhere: Hollandaya veya başka bir yere gidiyorlar.
    somewhere or other: kimbilir neresi, bilmem hangi yer.
kıstırılmak Fiil
bir yere erişilmesini olanaksız kılmak Fiil
birini bir yere kapatmak Fiil
bir yerde durmak Fiil
her şeyin haddi olmak Fiil
bir şeyi yapmak istememek ya da kabul etmemek Fiil
gece yatacak bir yer bulmak Fiil
bir sonuca ulaşmak, başarmak.
Now at last we know the murder weapon; now we're getting somewhere.
civarında, dolaylarında, takriben.
He is somewhere about fifty: Yaşı elli civarındadır.
somewhere
about nineteen-eighty. somewhere between nineteen-eighty and nineteen-eightyeight. somewhere in the 1980's.
başarmak, ilerleme kaydetmek, bir sonuca ulaşmak.
We are now getting somewhere, in spite of all dificulties.
The government won't get anywhere with its plan.