substantiate

  1. Geçişli Fiil kanıtlamak, ispatlamak, ispat etmek.
    It was the one piece of evidence that could substantiate my claim.
  2. Geçişli Fiil gerçeklemek, doğru olduğunu göstermek/ispat etmek.
    Can you substantiate your story?
  3. Geçişli Fiil gerçekleş(ti)rmek.
  4. Geçişli Fiil kuvvetlendirmek, takviye etmek, sağlamlaştırmak.
    to substantiate a friendship.
fikrini gerçeklerle desteklemek Fiil
delilsiz Sıfat
bir suçlamayı kanıtlarla desteklemek Fiil
bir suçlamayı kanıtlamak Fiil
bir iddiayı kanıtlamak Fiil
bir beyanı kanıtlamak Fiil
bir davayı kanıtlamak Fiil
bir talebi doğrulamak Fiil