1. Sıfat varsayılan, zannedilen, farazî, var/doğru olduğu sanılan/tasavvur edilen.
    a supposed case: farazî bir dava.
  2. Sıfat tahminî, tahmin edilen.
  3. Sıfat hayalî, sözde.
sanılmak Fiil
farz olunmak Fiil
birşey olması gerekmek Fiil
birşey olması beklenmek Fiil
birşeyi yapması beklenmek Fiil
birşeyi yapması gerekmek Fiil
gerekmek, lâzım gelmek, olması beklenmek.
I am supposed to be in Ankara tomorrow: Yarın Ankarada
olmam gerekiyor.
The ship is supposed to arrive today: Geminin bugün gelmesi lâzım/bekleniyor.
What am I supposed to do now? Şimdi ne yapmalıyım?
You are not supposed to do that: Onu yapmamalısın.
He is supposed to be rich: Zengin olduğu söyleniyor.
Ne yapmamı bekliyorsun?
Ne yapabilirim ki?
Ne yapacağız şimdi?
Bu ne anlama geliyor?
Ne demek istiyorsun?