1. (a) fazilet, iyi ahlâk, doğruluk, (b) faziletli/iyi ahlâklı/doğru kimseler.
    Moslems believe the good
    go to heaven when they die: Müslümanlar, iyi ahlâklı kimselerin ölünce cennete gideceklerine inanırlar.
sağlığı için
tümüyle yararlı
ilkeler uğruna verilen mücadele
hayat boyu süren
birini olumlu etkilemek Fiil
hayatın lûtfuna da kahrına da aynı tahammülü göstermek.
You have to take the bad with the good.
malları teslim almak Fiil
(a) genellikle yararlı/faydalı/iyi/âlâ.
That's all to the good, but what do I get out of it? Bütün
bunlar iyi/âlâ, fakat bana ne yararı olacak? (b) kârlı, kazançlı.
I sold it for more than I paid for it, so I'm $10 to the good.
özlem duyulan eski güzel günler İsim
nerede o eski günler İsim
Aslan Asker Şvayk İsim
gerçek ve yararlı haber.
… in gözünde ol(ma)mak.
in his good graces: tececcühüne mazhar, (birinin) gözüne girmiş.
bir anlaşmayı bozmak Fiil
iyiyi kötüden ayırmak Fiil
birinin aracılığını istemek Fiil
X in faydası ne? X neye yarar?
What's the good of getting the car out when it's near enough to walk?What
good is money when you haven't any friends?
memleket yararına çalışmak Fiil
vatan uğruna çalışmak Fiil
memleket uğruna çalışmak Fiil
vatan yararına çalışmak Fiil
kamu yararına hareket etmek Fiil
birini al ötekine vur
(Br) iyi bir memuriyet elde etmek Fiil
odayı baştan başa derleyip toplamak Fiil
iyi bir devlet memuriyeti
toplantıya epey kişinin katılması
durumu iyice kavramak Fiil
evde yeterli erzak bulundurmak Fiil
adab adapı muaşarete göre
bir memleketten temelli ayrılmak Fiil
hasarı tazmin etmek Fiil
parasını iyi işletmek Fiil
kamu yararına hizmet etmek Fiil
kamu yararı İsim, Kamu Yönetimi
kamu yararı İsim, Kamu Yönetimi
hâsılat iyi
Amasyanın bardağı, biri olmazsa bir daha. Sıfat
hazır koşullar elverişli iken
kamu yararına çalışmak Fiil