yerinde söz söylemek
Fiil
açık ve isabetli konuşmak
Fiil
sorulan soruya cevap vermek
Fiil
konunun tamamen dışına çıkmak
Fiil
doğrudan sadede gelmek
Fiil
doğrudan sadede gelmek
Fiil
asıl konuya dönmek/gelmek, sadede gelmek.
bir konu hakkında karar vermek
Fiil
konu hakkında karar vermek
Fiil
asıl konuya dönmek/gelmek, sadede gelmek.
konunun tamamen dışına çıkmak
Fiil
işin özünü anlamamak
Fiil
asıl meseleyi anlamamak
Fiil
konu dışında, sadetten hariç.
bir grup adayın liste başı olma durumu
maksadı anlamak/kavramak.
(a) konuya bağlı kalmak, (b) yerinde/isabetli söz söylemek, öz konuşmak.
meselenin özünü kaçırmamak
Fiil
tam yerinde, isabetli.
be to the point: (söz) yerinde/isabetli olmak.
Your advice was very much to the point: Nasihatiniz gayet yerinde idi.
His speech was brief and to the point: Konuşması kısa ve isabetli idi.
asıl sorunu gözden kaçırıyorsunuz
(zalimliğe) varacak derecede (haşin)
evlenmek üzere olmak
Fiil
ayrılmak üzere olmak
Fiil
bir şey karşısında mest olmak
Fiil
bir espriyi anlamamak
Fiil
şakanın esprisini anlamamak
Fiil
… üzere.
be on the point of doing sth.: bir şeyi yapmak üzere olmak.
on the point of going: gitmek üzere
(US) yanlış yolda olmak
Fiil
ondalık noktasını yanlış yere koymak
Fiil
konunun esasını anlamamak
Fiil
birine davranışının budalalığını göstermek
Fiil
itham etmek, sorumlu tutmak.
birini suçlu olarak göstermek
Fiil
dönüm noktasına gelmek
Fiil
…i sonuna kadar zorlamak
Fiil