dön(dür)mek, çevir(il)mek.
to turn a wheel: tekerleği döndürmek.
turn someone's head: başını
döndürmek, başına vurmak.
to turn everyone against one: herkesi birinin aleyhine çevirmek.
Fiil
devret(tir)mek. Fiil
(toprağı vb.) altüst etmek. Fiil
yöneltmek, tevcih etmek.
He can turn his hand to anything: Eli her işe yatar. Fiil
sap(tır)mak, başka tarafa çevirmek, inhiraf et(tir)mek.
turn a blow: bir darbeyi savuşturmak. Fiil
kıvırmak, kıvrılmak, eğ(il)mek, burk(ul)mak.
He turned his ankle. Fiil
biçimini değiştirmek, bozmak, tahvil etmek. Fiil
(yaprak) renk değiştirmek.
The leaves began to turn in October. Fiil
ekşi(t)mek.
Warm weather turns milk. Fiil
(mide) bulanmak. Fiil
dönmek, yönelmek.
He turned his steps homewards: Evin yolunu tuttu, eve yöneldi.
to turn a
street corner: sokağın köşesini dönmek.
Fiil
(başka dile) çevirmek, tercüme etmek. Fiil
(zaman, yaş vb.) geçmek, aşmak, bitirmek.
It's turned ten: Saat onu geçti.
He has turned fifty:
ellisini aştı.
His son just turned six: Oğlu tam altı yaşını bitirdi.
Fiil
tornalamak, torna tezgâhında şekil vermek. Fiil
yuvarlaklaştırmak. Fiil
şekil vermek, şekle sokmak, (belirtilen şekilde) ifade etmek.
to turn a phrase well: bir tümceyi
güzel ifade etmek/güzel bir şekle sokmak.
Fiil
göndermek, sevketmek, yollamak. Fiil

turn over: zihinde evirip çevirmek/tartmak, üzerinde düşünmek, düşünüp taşınmak. Fiil
(hayatına) başka bir yön/veçhe verdirmek. Fiil
aleyhine çevirmek.
to turn a son against his father: oğlunu babası aleyhine çevirmek. Fiil
döneklik etmek, (politika vb.) değiştirmek. Fiil
(mal, para) dolanmak, tedavülde kalmak. Fiil
(elbiseyi) tersyüz etmek. Fiil
(bıçak vb.) körletmek, körlenmek.
to turn the edge of a blade. Fiil

turn on/upon: dayanmak, istinat etmek.
The question turns on this point: Soru bu noktaya dayanıyor. Fiil
izlemek, yönelmek, yolunu tutmak.
He turned to the study and practice of medicine: Hekimlik öğrenme ve yapma yolunu tuttu. Fiil
dönüşmek, olmak, -leşmek.
to turn to be right: gerçekleşmek.
His love was turned to hate:
Aşkı nefrete dönüştü.
a lawyer turned poet: şair olan/şairliğe dönüşen avukat.
to turn pale: sararmak.
Fiil
tiramola etmek. Fiil, Denizcilik
dönüş, dönme, devir, deveran.
a slight turn of the handle. İsim
döndürme, çevirme.
a turn of the head. İsim
sıra, nöbet, keşik, oyun sırası.
It's my turn to pay the bill.
It will be my turn some day:
(a) Bir gün bana da sıra gelecek. (b) Günün birinde öcümü alacağım.
İsim
sapış, sapma, yön değiştirme, yönelme, istikameti çevirme.
to make a turn to the right: sağa sapmak.

the turn of the tide: (a) gelgit arası, (b) işin dönüm noktası.
İsim
sapak, dönemeç, köşe, viraj.
The path is full of twists and turn: Yol kıvrımlar ve dönemeçlerle doludur. İsim
gidiş, hal, (durumda, koşullarda vb.) değişiklik, değişme.
a turn for the better: iyileşmeye yüztutma. İsim
değişme ânı/noktası.
The milk is on the turn: Süt bozulmak üzere/bozulmağa yüz tutuyor.
at
the turn of the year: (a) yıl sonunda. (b) yıl başında.
İsim
yuvarlaklık, eğrilik, meyil. İsim
bükülme, sarılma, kıvrılma, büklüm, kıvrım, dönüm. İsim
sarım, sargı. İsim, Elektrik-Elektronik
(a) özel yazış/ifade tarzı.
turn of phrase: üslûp. (b) biçim, tarz, nevi. İsim
kısa gezi, gezme, dolaşma, gidip gelme, tur.
Let's go for a turn in the car. İsim
temayül, meyil, yetenek, istidat, kabiliyet.
He is of (has a) mechanical turn: makineye istidadı
vardır.
a car with a good turn of speed: hızlı bir araba.
İsim
nöbet, görev sırası. İsim
hastalık nöbeti.
She had one of her turns yesterday: Dün tekrar hastalık nöbeti geldi.
take
a sudden turn: (hastalık) birden değişmek, birden fenaya/iyiye dönüvermek.
İsim
ihtiyaç, zaruret, gereksinme.
This will serve my turn: Bu benim işimi görür/ihtiyacıma cevap verir. İsim
borsada vb.) muamele, alış veriş. İsim
sarsıntı, şok, korkutma, ödünü koparma,
The sight gave me quite a turn: Manzara beni adamakıllı sarstı. İsim
kısa oyun/ piyes. İsim, Tiyatro
mahiyet.
The matter has taken a political turn: Mesele siyasî bir mahiyet aldı.
The matter
has taken a serious turn: İş ciddileşti/sarpa sardı.
Things are taking a turn for the better: İşler düzelmeye başladı/iyiliğe yüz tuttu.
İsim
grupetto, grupçuk. İsim, Müzik
nöbet
kısmak Fiil
otomatik dönüş
alabora olmak Fiil
mükemmel ifade tarzı
yardım, lûtuf, inayet. İsim
sıra ile, nöbetle, sırası gelince.
(Br) cober
kur kazancı
yarı dönüş: kayakçılıkta dururken bir kayağı yukarı kaldırıp 90° döndürerek yere basma ve sonra öbürünü ona paralel duruma getirme İsim
sola dönüş
sola dönüş işareti
hızlı ciro
kısa bir süre içinde yapılan alım ya da satım
nöbet
münavebe
sıra
S şeklinde demiryolu dönemeci.
90 derece sağa dönüş
(a) (komut) sağdan geriye dön! (b) sağdan geriye dönüş.
başlangıcından sonuna kadar bir vadeli iş muamelesi
ani dönemeç
liberalleşmek Fiil
ilginç olmak Fiil
üç harekette bir aracı aksi yöne döndürüş
dönemeci almak Fiil
kulak asmamak Fiil
işitmezlikten gelmek Fiil
takla atmak Fiil
bir elektrik düğmesini çevirmek Fiil
öbür tarafa dön(dür)mek, evirip çevirmek.
turn about!
ask. geriye dön!
nöbetle, sıra ile.
başıboş bırakmak, salıvermek.
aleyhine dön(dür)mek.
birbirine girmek Fiil
birini evire çevire dövmek Fiil
nöbetle, sıra ile.
geri(ye) dönmek.
He turned around when he heard a noise: Bir gürültü duyunca geri döndü.
(a) bir tarafa dön(dür)mek, (b) saptırmak, vaz geçirmek.
(a) yüz çevirmek, yüzüstü bırakmak, sevgi/yardım vb. göstermemek, (b) reddetmek, inkâr etmek, kabul etmemek,
(c) başka tarafa yöneltmek/çevirmek, (d) dönüp gitmek, (e) vazgeçmek, (f) kovmak, defetmek.
(a) geri çevirmek/dön(dür)mek, (b) sayfanın kenarını kıvırmak.
turn the page back and it will mark your place.
iflas etmek Fiil
borsada fiyatları indirmek Fiil
torna.
siyahlanmak siyahlaşmak Fiil
kararmak Fiil
morarmak Fiil
mavileşmek Fiil
döner köprü
borsada fiyatları yükseltmek Fiil
button ile ayni anlama gelir. kapı tokmağı.
kapı tokmağı. İsim
burma
dönüş çapı İsim, Ulaşım
reddetmek, (radyo vb.) kısmak.
(a) kıvırmak, bükmek, katlamak, (b) reddetmek, geri çevirmek, (c) (iskambil kâğıdı vb.) yüzünü aşağı
çevirmek, (d) kısmak.
turn the radio down: radyonun sesini kısmak.
bir adayı kabul etmemek Fiil
her şeyin altını üstüne çevirmek Fiil
değişmeden kalmak Fiil
(borsa) istikrar bulmak Fiil
kırlaşmak Fiil
yeşermek Fiil
(a) sunmak, takdim/teslim etmek, vermek.
to turn in a resignation. (b) haber vermek, ihbar etmek,
ele vermek, (c)
k.d. yatmak. (c) içine kıvırmak, içeriye çevirmek.
kendi içine çekilmek
politikada ani değişiklik
suç ortaklarını ihbar etmek.
olmak, kesilmek, dönüş(tür)mek, çevirmek.
turn the matter into a joke: işi şakaya çevirmek.
allak bullak olmak Fiil
(parayı) nakite çevirmek Fiil
yağmurlamak Fiil
şekerlenmek Fiil
sirkeleşmek Fiil
anahtar teslim
anahtar teslim sözleşmesi
sola dönmek Fiil
sola dön işareti
salıvermek, serbest bırakmak.
tüccar olmak Fiil
(Br) kurların yükselmesi
zihniyet
mantalite
kefelerin oynaması
işlerin yoluna girmesi
(a) (su musluğu, gaz vb.) kapatmak, kesmek, (b) (ışık) söndürmek, (c) kaldırıma çıkmak, (d)
argo
ilgisini kaybetmek, bıkmak, usanmak, (e) lâfa boğmak, sözü değiştirip cevapsız bırakmak, (f)
Brit. yol vermek, (g) sapmak.
gazı kapatmak Fiil
radyoyu kapatmak Fiil
(a) (su vb.) akıtmak, (musluk, radyo vb.) açmak, (ışık) yakmak, (b) (makine vb.) çalıştırmak, işletmek,
faaliyete geçirmek.
turn someone on to do something: birini bir işe koymak. (c) göstermek, meydana vurmak.
She turned on the charm and won him over: Bütün cazibesini gösterip onun kalbini fethetti. (d)
argo esrar iç(ir)mek, uyuşturucu madde vermek/kullanmak, (e)
argo esritmek, heyecanlandırmak, canlandırmak, tahrik etmek, uyarmak, iştahlandırmak, (f)
turn upon ile ayni anlama gelir. düşman kesilmek, saldırmak.
bir elektrik düğmesini çevirmek Fiil
tam taahhüt altına girmek Fiil
sobayı açmak Fiil
suyu açmak Fiil
ağlamak Fiil
havaya bağlı olmak Fiil
partisini değiştirmek Fiil
rüzgârla gitmek Fiil
turunculaşmak Fiil
(a) (ışık vb.) söndürmek, (su/gaz vb.) kapatmak, kesmek, (b) üretmek, imal etmek, yapmak, meydana getirmek,
istihsal etmek.
This factory can turn out 125 cars a day. (c) anlaşılmak, açıklanmak, meydana çıkmak.
It turns out that she's the admiral's daughter: Amiralin kızı olduğu anlaşılıyor. (d) sonuçlanmak, neticelenmek, sonunda … olmak, dönüşmek.
Things have turned out well: İşler yoluna girdi/iyi sonuçlandı.
as it turned out … : halbuki sonunda/neticede …
It turned out nice and sunny again: Sonunda hava tekrar güzelleşti.
It has turned out as I said: Sonunda dediğim çıktı.
it turns out that … : sonunda anlaşıldı ki …
The wallet turned out to be mine: Meğer cüzdan benimki imiş. (e) toplanmak, yığılmak.
Everyone turned out to see the King: Halk kralı görmek için toplandı. (f) (dolap vb.) boşaltmak, (g) tersyüz etmek, (h) dışarı atmak, kovmak.
turn out the government: hükümeti düşürmek. (i)
k.d. yataktan kalkmak, (j) otlatmak için dışarı çıkarmak.
turn a horse out (to grass): atı otlatmaya çıkarmak.
kapanma sonrası bakiye göstermek Fiil
bir kiracıyı çıkarmak Fiil
ters gitmek Fiil
görev başına gelmek Fiil
(ürün) kötü olmak Fiil
hükümeti devirmek Fiil
(a) devirmek, çevirmek, (araba vb.) yana devrilmek, (kayık vb.) alabora olmak, (b) ters döndürmek, evirmek,
altüst etmek, (c) devretmek, aktarmak, havale/teslim etmek.
to turn something over someone: bir şeyi birisine devretmek. (d) (motor) çalışmak, işlemek, (e) (mal) alıp satmak.
turn over merchandise. (f) (belirtilen fiyata) satmak, (g) sermayesini kurtarmak, (h) etraflıca düşünmek, zihninde evirip çevirmek.
to turn an idea over in one's mind: bir fikri zihninde evirip çevirmek.
tazminatı iade etmek Fiil
yönetimi devretmek Fiil
(üretim) başka işler için ayarlamak Fiil
sararmak Fiil
pembeleşmek Fiil
morarmak Fiil
morlaşmak Fiil
acılanmak Fiil
kızarmak Fiil
kırmızılaşmak Fiil
kızıllaşmak Fiil
(tersine) çevirmek, çevrilmek, dön(dür)mek, devret(tir)mek.
to turn round and round: habire dönmek,
dönüp durmak.
to turn round on someone: birisinin aleyhine dönmek.
birinin başını döndürmek Fiil
(piyasa) gevşemeye yüz tutmak Fiil
bir şeyden yararlanmak Fiil
kaçmak, tüymek, toz olmak.
konjonktürü canlandırmak Fiil
düşman kuvvetlerini çevirmek Fiil
ağır basmak Fiil
muslukları açmak Fiil
suyu açmak Fiil
(a) yardım dilemek, başvurmak, müracaat etmek.
not to know where to turn: nereye başvuracağını
bilememek. (b) kolları sıvamak, işe girişmek, gayret etmek.
We'd better turn to and clean up this place. (c) dönüşmek, çevrilmek, olmak.
The rain turned to snow: Yağmur kara çevrildi.
The ice turned to water: Buz eriyip su oldu. (d) (belirli bir sayfayı) açmak.
bir doktora başvurmak Fiil
değerlendirmek Fiil
başka bir konuya geçmek Fiil
hain olmak, hainlik etmek.
altüst olmak, ters dönmek, alabora olmak.
(gemi, kayık vb.) alabora olmak, ters dönmek.
çift sürerek bir şeyi toprağın altına koymak Fiil
(a) yukarı çevirmek, çevirip kaldırmak, (b) kazıp çıkarmak, (c) bulmak, keşfetmek, meydana çıkarmak,
(d) şiddetlendirmek, artırmak, (e) vukubulmak, vukua gelmek, olmak, ortaya çıkmak, tahaddüs etmek.
till something better turns up: daha iyisi oluncaya kadar. (f) belirmek, gözükmek, çıkıvermek, zuhur etmek, gelmek, peyda olmak.
if anyone turns up: bir gelen olursa/şayet biri gelirse. (g) kıvırmak.
turn up the nose (at …): …'e burun kıvırmak/küçümsemek.
damlamak Fiil
faydası dokunmak Fiil
harikalar yaratmak Fiil
(borsa) durgunlaşmak Fiil
(pazar) zayıflamak Fiil
aklaşmak Fiil
sararmak Fiil
sarılaşmak Fiil
geriye dönüş
geriye çark etme
U dönüşü
sırasını beklemek Fiil