umudunu yalnız bir şeye bağlamamak, yedek bir plânı olmak, bir plân başarılı olmazsa ötekine sarılmak,
iki tarakta bezi olmak, iki meslek sahibi olmak.
He had two strings to his bow, so when he lost his job as a professor he became a doctor.
=
put in one's two cents
argo: tartışmada kendi fikrini/düşüncesini ortaya atmak.
konusunu iki noktaya inhisar ettirmek
Fiil
ikinci bir imkâna malik olmak.
I have still one string to my bow: Benim için bir imkân/olanak daha var.
iki dereceli yargı
İsim, Hukuk
arkalı-önlü fotokopi
İsim, Matbaacılık
arkalı-önlü baskı
İsim, Matbaacılık
İkinci Dünya Savaşı
Özel Isim, Tarih
İkinci Cihan Harbi
Özel Isim, Tarih
birşeyi yarıya bölmek
Fiil
birşeyi ikiye bölmek
Fiil
birşeyi ikiye ayırmak
Fiil
ikişer ikişer.
in two: ikiye, iki (eşit) parçaya.
in a minute or two: bir iki dakikaya kadar.
zavallı duruma düşmek
Fiil
(tekil adlardan sonra) en az, … veya iki.
Wait a minute or two: bir iki dakika bekle.
a dollar or two: bir-iki (birkaç) dolar.
birşeyi ikiye bölmek
Fiil
birşeyi ikiye ayırmak
Fiil
kasıntı birinin kibirini kırmak
Fiil
25 sent, çeyrek dolar.
İsim
(US) fikrini anlatma sırası
(tartışma esnasında) fikir beyanı, görüşünün açıklanması.
(US) sipariş üzerine iş yapan simsar
iki program (film) birden
sekizi ikiye bölünce dört eder
birbirleriyle telif edilemeyecek ifade
(US) iki işden para kazanan adam
(US) iki aylık vadeli mevduat
bir an, çok kısa bir zaman.
(US) iki dolarlık kâğıt para
benekli kayabalığı
İsim, Zooloji
(reklamcılık) sayfanın üçte ikisi
(politika , US) üçte iki çoğunluk ilkesi
yılda 2000 iş saati üzerindeki fazla mesai zammı
iki kademeli yönetim kurulu
(Br) iki kademeli yönetim sistemi
alıcı ve verici radyo cihazı
kapasitenin üçte ikisinin altında çalışmak
iki şekilde yorumlanabilir olmak
Fiil
iki haftalık izin vermek
Fiil
iki haftalık izin zni vermek
Fiil
iki parseli birleştirmek
Fiil
iki şahsı uzlaştırmak
Fiil
iki yoruma açık olmak
Fiil
iki ateş arasında, zor/çıkmaz durumda.
be between two fires: iki ateş arasında kalmak, her iki
tarafın da hücumuna uğramak, çıkmaza saplanmak.
iki memleketi birbirine bağlamak
Fiil
belli sayıda bir ya da (iki , vb) dışında
iki teknenin birbirine bindirmesi
iki aday listesini birleştirmek
Fiil
iki kişi ara sına girmek
Fiil
iki belgeyi karşılaştırmak
Fiil
zihnini iki nokta üzerinde toplamak
Fiil
iki tanığı yüzleştirmek
Fiil
iki vagonu birbirine bağlamak
Fiil
hem iyi hem kötü (etkileri) olmak.
iki hesabın birbirini tutmaması
(US) bir şeyi iki gün içinde yapmak
Fiil
iki iş arasında bocalamak, iki işi birden yapmaya çalışırken hiçbirini yapamamak (iki cami arasında beynamaz olmak).
iki cephede birden savaşmak
Fiil
iki cephe de birden savaşmak
Fiil
iki şeyi birbirine takmak/uydurmak.
az kalsın, nerde ise.
He's just stepped on my clean floor, for two pins I'd hit him!: Tertemiz
yerlere kirli ayakkaplariyle basıverdi, nerdeyse tokatlayacaktım!
iki ay önceden işten ayrılma ihbarı almış olmak
Fiil
uygunsuz/kritik bir durumda olmak.
iki hafta izni olmak
Fiil
iki haftalık izni olmak
Fiil
iki kişi arasındaki bozuşmayı düzeltmek
Fiil
iki geceliğine bir oda rica ediyorum
iki nüsha olarak imzalamak
Fiil
iki üretim sürecinin birbirine bağlılığı
iki davayı birleştirmek
Fiil
iki kişiyi evlendirmek
Fiil
iki şey arasında ayırım yapmak
Fiil
iki savaş geçirmiş olmak
Fiil
iki sayıyı birbiriyle çarpmak
Fiil
iki ticari teamül ile ödemek
Fiil
iki ülke arasında siyasal uyuşmazlık
iki mülkün birbirine yakınlığı
sorulmadan fikrini söylemek
Fiil
(bilinen gerçeklerden) kolayca/kesinlikle sonuç çıkarmak, hükme varmak, olanı/olacağı tahmin etmek/kestirmek.
He had put two and two together and decided who the criminal could be.
mantıkî bir sonuca/hükme varmak, sonunda ne olacağını anlamak, sonuç çıkarmak, istihraç etmek.
bir eve iki kat ilave etmek
Fiil
iki devletin birbiriyle uzlaşması
iki görüş açısını bağdaştırmak
Fiil
iki olay arasında ilişki kurmak
Fiil
iki efendiye birden hizmet etmek
Fiil
iki amaca hizmet etmek
Fiil
iki kişinin arasını bozmak.
iki ülke arasında mekik dokumak
Fiil
haremlik selamlık olmak
Fiil
saat iki yüze satın alındı
ehven-i şer (iki seçenek varsa)
kötünün iyisi (iki seçenek varsa)
iki evrakı karşılaştırmak evrak memuru
iki taraf arasında hakemlik yapmak
Fiil
iki fikir arasında sallanmak
Fiil
iki fikirden hangisini seçeceğini bilememek
Fiil
iki fikir arasında bocalamak
Fiil