soft

  1. Adjective yumuşak.
    a soft pillow. a soft fabric; soft skin.
    soft goods: mensucat.
  2. Adjective mülâyim, okşayıcı.
    soft words.
  3. Adjective nazik, uysal.
  4. Adjective tatlı, hoş, lâtif,
    a soft music/voice.
  5. Adjective rahat, konforlu.
  6. Adjective sakin, âsûde.
  7. Adjective yufka yürekli.
  8. Adjective iyi kalpli, iyi yürekli, merhametli, müşfik, şefkatli.
    soft line: uysal politika.
    have a soft
    place in one's heart for someone: birine karşı za'fı olmak.
  9. Adjective zayıf, ince, narin, dayanıksız, metanetsiz.
  10. Adjective hafif.
    a soft light/color. soft winds from the south. soft breezes.
  11. Adjective kolay ve paralı.
    a soft job.
  12. Adjective hassas, çabuk etkilenir.
  13. Adjective (hava) nemli, ılık.
  14. Adjective, Chemistry bakterilerle ayrışabilen.
  15. Adjective (su) tatlı, kireçsiz, içinde maden tuzu olmayan.
    soft water.
  16. Adjective (içki) alkolsüz.
    soft drink: alkolsüz içecek (meyve suyu, gazoz, vb.)
  17. Adjective, Military korumasız.
  18. Adjective (roket inişi) yumuşak, sarsıntısız, hasarsız.
  19. Adjective (foto) bulanık, net değil, iyi odaklanmamış.
  20. Adjective, Phonetics yumuşak.
    soft consonnant: yumuşak ünsüz.
  21. Adjective ahmak, şaşkın, budala.
  22. Adjective alışkanlık yaratmayan(uyuşturucu madde).
  23. Noun yumuşak şey.
  24. Noun yumuşaklık.
  25. Noun ahmak/budala kimse.
  26. Adverb yavaşça, hafifçe, sükûnetle, sessizce.
  27. Exclamation sus!.
  28. Exclamation dur! yavaş! acele etme!
Alkolsüz içeceklerin imalatı; maden sularının ve diğer şişelenmiş suların üretimi (NACE kodu: 11.07) Noun, Trades-Professions
taleplerini eksiltmek Verb
sosyal beceriler, teknik olmayan beceriler Noun, Human Resources
zırhsız araç Noun, Military
lepiska
arıza-kurtarma
(piyasa) gevşemeye yüz tutmak Verb
yazılımcı müvekkil Noun, Law
lapa gibi
kamu sektörü ile özel sektör menkul kıymeti arasındaki arbitraj
rafadan (yumurta).
kağıt para
chancroid. Noun
soft-shell clam Noun
ılımlı iklim
ılık iklim
bituminous coal Noun
tahıllar Noun
vb mallar Noun
elektronik kopya Noun, Advertising
yumuşak darbe Noun, Politics-Intl. Relations
değeri eksilen para
zayıf para
ucuz para
yumuşak para (altın ya da başka paralarla konvertibilitesi sınırlandırılmış para ; kambiyo piyasalarında talebi olmayan para
parası düşük olan ülke
ucuz para memleketi
istikrarlı parası olmayan ülke
süprüntü
çöp
alkolsüz içki
şerbet
alkolsüz içecek Noun, Food-Kitchen
hafif içki
gazoz
meşrubat Noun, Food-Kitchen
alkolsüz içki sanayii
meşrubat
kabuksuz
yumuşak meyve
tekstil
ömrü kısa olan mallar Noun
tekstil malları Noun
yünlü ve pamuklu dokumalar Noun
dayanıksız tüketim malları Noun
(Br) tekstil
hızlı tüketilen mallar üretimi
beyinsiz
yufka yürekli
merhametli
rahat iş
hafif iş
yumuşak iniş, uzay aracının arızasız ve hasarsız yere inişi. Noun
kısık ışık
uysallık, uzlaştırıcılık, uysal/uzlaştırıcı tutum.
soft-liner: uysal, uzlaştırıcı. Noun
yumuşak borç
çoğunlukla dış (yabancı) yardım olarak verilen çok düşük faiz oranlı borç
düşük faizli ve geri ödeme şartları elverişli kredi
ince davranışlar Noun
nazik davranış
piyasa fiyatlarının düştüğü ya da alıcı sayısının azaldığı bir durum
değerini yitiren para
(US) kâğıt para
yumuşak para (madeni paranın karşıtı olarak , kâğıt para
yumuşak haberler (gazete ya da dergide haber niteliği taşımakla birlikte yazarın kendi görüşlerini de belirttiği yazı türü
zahmetsiz iş
işin kolayı
net olmayan hatlar Noun
üst damak. Noun
(piyanoda sesi mülâyimleştiren) pedal. Noun
hanım evladı kimseler
yumuşak güç Noun, Politics-Intl. Relations
çisil çisil yağan yağmur
yavaşlatılmış sallan-yuvarlan dans müzıği. Noun
(bitkilerde bakteri ve mantarların sebep olduğu) çürüme. Noun
(müşteriyi zorlamadan) mülâyim satış. Noun
dikkati çekmeyen ve sessiz yöntemlerler kullanarak bir malı satma
yumuşak banket, yol kenarındaki yumuşak şerit. Noun
yumuşak banket.
zırhlı olmayan araç
(a) arap sabunu, (b)
mec. dalkavukluk.
arap sabunu, yumuşak sabun. Noun
yaltaklanma, dalkavukluk, tabasbus, müdahene. Noun
arapsabunu Noun, Textile Industry
yumuşak zemin Noun, Construction
tatlı sesli
tatlı dilli
zaaf, zayıf nokta. Noun
aşırı sevgi/şefkat, sevgi zaafı. Noun
hassas/nazik nokta.
have a soft spot for someone.: birine karşı zaafı olmak.
touch a soft spot:
hassas noktaya dokunmak.
kolay hedef
rüzgâr gücü ve benzerlerine dayalı teknoloji biçimi
büyük
pahalı makineler yerine güneş ışığı
iyi ücretli hafif iş
yumuşak ekmek.
enayi, aptal, çabuk aldanan kimse, (özellikle para hususunda) kolaylıkla kafese konulabilen/aldatılabilen kişi. Noun
kolayca yenilebilen rakip. Noun
yazılımevi
yazılım paketi
yumuşak hava
beyaz peynir
yumuşak tahta
birine karşı sevgi/muhabbet beslemek.
gazlı alkolsüz içecek Food-Kitchen
.: birini zayıf tarafından yakalamak.
hamlamak hamlaşmak Verb
birine karşı zaafı olmak Verb
zaaf göstermek Verb