waters

cast one's bread upon the waters

karşılık beklemeden iyilik yapmak, (fisebilillâh) hayır işlemek. “İyilik yap denize at, balık bilmezse hâlik bilir.”

cost one's bread upon the waters

karşılığını beklemeden iyilik etmek Verb

Manufacture of soft drinks; production of mineral waters and other bottled waters (NACE code: C11.0.7)

Alkolsüz içeceklerin imalatı; maden sularının ve diğer şişelenmiş suların üretimi (NACE kodu: 11.07) Noun, Trades-Professions

throw one's break upon the waters

karşılığını beklemeden iyilik etmek Verb

adjacent waters

bitişik sular Noun

be in deep waters

müşkül durumda olmak Verb

be in deep waters

güçlük içinde olmak Verb

coast waters

kıyı suları Noun

coastal waters

kıyı suları Noun

cross the waters

nehri geçmek Verb

delimitation of the territorial waters

karasularının sınırlarını çizmek Verb

drink the waters

sularda tedavi görmek Verb

fish in troubled waters

bulanık suda balık avlamak, karışık durumdan yararlanarak çıkar sağlamak.

flood waters

sel suları Noun

foreign waters

yabancı sular Noun

get into hot waters

başını belaya sokmak Verb

head waters

memba

home waters

vatan karasuları Noun

in deep waters

şaşkınlık içinde

in deep waters

başı dertte

inland waters

nehir

inland waters

göl gibi memleket içi sular Noun

inland waters

iç sular Noun, Environment-Ecology

internal waters

iç sular Noun

international waters

uluslararası sular Noun

limit of territorial waters

karasuları sınırı

mineral waters

gazoz, maden suyu sodası, sun'î olarak lezzet ve rayiha verilmiş içecek madde.

national waters

milli sular Noun

navigable waters

gemi seferlerine elverişli sular Noun

offshore waters

kara suları Noun

patrimonial sea or patrimonial waters

kıyı devletinin doğal kaynaklar üzerinde egemenlik haklarını uygulayabileceği sular Noun

percolating waters

sızan sular Noun

pilotage waters

kılavuz alınması gerekli sular Noun

pour oil on troubled waters

yatıştırmak, sakinleştirmek, teskin etmek.

private waters

özel sular Noun

public waters

kamuya ait sular Noun

quiet waters

durgun sular Noun

subterranean waters

yeraltı suları Noun

take someone into dangerous waters

birini tehlikeli sulara çekmek Verb

territorial waters

kara suları.

territorial waters

karasuları Noun, International Law

territorial waters

karasular Noun, Maritime Traffic

thermal waters

kaplıcalar Noun

tide waters

gelgit suları Noun

tide waters

su baskını bölgesi

to be in deep waters

başı dertte

trouble the waters

suları bulandırmak Verb

troubled waters

(a) bulanık sular, (b) düzensizlik, kargaşalık.
to fish in troubled waters: bulanık suda balık avlamak.

inland waters navigation

nehir , göl gibi memleket içi seyrüsferi

inland waters navigation

(US) nehir

inland waters navigation

göl gibi memleket içi gemi seyrüseferi

shallow waters of even depth

filet Maritime Traffic

still waters run deep

Durgun sular derin olur. (Derin düşünen insanlar çok konuşmaz). Adjective

take the waters at bath

kaplıca hamamlarında tedavi görmek Verb

throw cold waters on sth

birinin şevkini kırmak Verb

Directorate General of Maritime and Inland Waters Regulation

Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü Noun, Organizations