1. sınırla(ndır)mak, hasretmek, inhisar ettirmek, yetinmek.
    Please confine your remarks to the subject
    we're talking about.
    confine oneself to … : … ile yetinmek/iktifa etmek.
    confine oneself to doing … : … yapmakla yetinmek.
  2. kapatmak, kapalı bir yerde tutmak/hapsetmek, kapalı/mahsur bırakmak, evde/yatakta tutmak/alıkoymak.
    I
    was confined to bed for a week with a cold. to confine a bird in a cage.
    to be confined: kapatılmak, kapalı/mahsur kalmak.
  3. Tıp (gebe kadın) doğum yatağına yatmak.
    She was confined on the 10th and the baby was born on the 11th.

  4. confines: sınır(lar), hudut(lar).
    This is outside the confines of human knowledge.
gözlemlerini belli noktalar üzerinde toplamak Fiil
düşüncelerini belli noktalara toplamak Fiil
düşüncelerini belli noktalara inhisar ettirmek Fiil
etüdlerini tek bir konuya hasretmek Fiil
eve kapanmak Fiil
hapis İsim, Ceza Hukuku
bir deliyi tımarhaneye kapatmak Fiil
kendini sınırlamak Fiil
yatağa düşmek Fiil
sadece gerçekler üzerinde konuşmak Fiil
kendini tavsiyede bulunmakla sınırlandırmak Fiil
kendini konu ile sınırlamak Fiil
birini hapse atmak Fiil
birinin yetkisini belli sınırlar içine almak Fiil
birinin yetkisini belirli sınırlar içine almak Fiil
birinin yetkisini belli sınırlarla tahdit etmek Fiil
birini bir yere kapatmak Fiil
bir şeyin kullanım alanını sınırlamak Fiil
bir şeyin kullanımını kısıtlamak Fiil