Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

genuine issue of material fact
maddi vakıalara ilişkin önemli ihtilaf İsim, Hukuk
ground one's arguments on facts
ileri sürdüğü fikirleri gerçeklere dayandırmak Fiil
material fact
maddi vakıa İsim, Hukuk
substantiate one's opinion by facts
fikrini gerçeklerle desteklemek Fiil
acknowledge the evidence of the facts
gerçekleri kabul etmek Fiil
actual facts
gerçek olaylar İsim
adduce facts
delil olarak göstermek Fiil
admitted facts
kabul edilmiş gerçekler İsim
agreed statement of facts
taraf avukatlarca kabul edilmiş gerçekler İsim
agreed statement of facts
taraf avukatlarca kabul edilmiş olan gerçekler İsim
all relevant facts
davanın esası ile ilgili bütün gerçekler İsim
ascertain facts
olayı araştırmak Fiil
ascertain the facts
gerçeklerden emin olmak Fiil
ascertain the facts
vakıaları saptamak Fiil
bare facts
apaçık gerçekler İsim
basic facts
temel gerçekler İsim
be acquainted with the facts
durumdan haberdar olmak Fiil
be blind to the facts
gerçekleri görmemek Fiil
be founded on facts
gerçeklere dayanmak Fiil
bow before the facts
gerçeklere saygı göstermek Fiil
cold facts
acı gerçekler İsim
cold facts
apaçık gerçekler İsim
collateral facts
tartışılmayacak gerçekler İsim
collusion of facts
gerçeklerin karartılması
come round to the facts
gerçeği görmek Fiil
come round to the facts
gerçekleri görmek Fiil
come round to the facts
sonunda ayakları yere basmak Fiil
conceal facts
gerçekleri gizlemek Fiil
concealment of material facts
bir sözleşme için esaslı sayılan gerçeklerin gizlenmesi
conceded facts
gerçekliği kabul edilmiş vakıalar İsim
confine oneself to facts
sadece gerçekler üzerinde konuşmak Fiil
consider the facts
gerçekleri göz önüne almak Fiil
constituent facts
gerçeklerin niteliği
crude facts
somut gerçekler İsim
detail the facts
gerekçekleri bir bir saymak Fiil
develop some new facts
bazı yeni gerçekleri meydana çıkarmak Fiil
discovery of facts
gerçeklerin ortaya çıkarılması
disguise the facts
gerçekleri gizlemek Fiil
distortion of facts
gerçeklerin çarpıtılması
distortion of facts
gerçeklerin tahrifi
distortion of the facts
gerçeklerin çarpıtılması
enumerate the facts
olayları saymak Fiil
enumeration of facts
davanın dayandığı olayları maddeler halinde anlatma
essential facts
esas gerçekler İsim
establish the facts
gerçekleri saptamak Fiil
established facts
saptanmış gerçekler İsim
evidentiary facts
delil teşkil eden gerçekler İsim
exculpatory facts
temize çıkaran gerçekler İsim
face the facts
gerçekleri olduğu gibi karşılamak Fiil
false statement of facts
gerçeklerin çarpıtılarak beyan edilmesi
find out the precise facts
olanların aslını keşfetmek Fiil
fly in the face of facts
gerçekleri kabul etmekten kaçınmak Fiil
foregoing facts
söz konusu gerçekler İsim
founded on facts
gerçeklere dayanan
founded on facts
gerçek hayattan alınan
fundamental facts
temel gerçekler İsim
gather the facts
gerçekleri bir araya getirmek Fiil
give the facts
gerçekleri anlatmak Fiil
glean facts
gerçekleri toplamak Fiil
hard facts
acı gerçekler İsim
hard facts
tartışılamayacak açık gerçekler İsim
hard facts
tartışılamayan açık gerçekler İsim
hard facts
inkâr edilemeyecek gerçekler İsim
immaterial facts
karar için önemsiz gerçekler İsim
immaterial facts
mahkeme kararı için önemsiz gerçekler İsim
in view of the facts
bu olaylar karşısında
judge's duty to ensure that the parties present all relevant facts
hakimin davayı aydınlatma ödevi, hakimin davayı aydınlatma görevi, hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü İsim, Hukuk
juggle with the facts
gerçekleri değiştirmek Fiil
key facts
ana vakıalar İsim
key facts
esas gerçekler İsim
known facts
malumat
large body of facts
birçok gerçek
market facts
piyasa verileri İsim
marshal facts
delilleri sıralamak Fiil
material facts
(bir uyuşmazlığın çözümünü etkileyecek) asıl nedenle doğrudan bağlı olaylar İsim
misapprehension of facts
olayları yanlış algılayıp yorumlama
misrepresentation of facts
olayları olduğundan başka türlü gösterme
misstatement of facts
olayları yanlış yansıtmak Fiil
naked facts
çıplak gerçekler İsim
nondisclosure of material facts
dava için önemli olan gerçeklerin açıklanmaması
not to be in accordance with the facts
gerçeklere uymamak
official statement of facts
resmi vaka raporu
on the basis of facts
gerçekler karşısında
pervert the facts
gerçekleri çarpıtmak Fiil
pin a witness down to facts
tanığı gerçeklere bağlı kalmaya zorlamak Fiil
preacquaint someone with the facts
birine olaylar hakkında bilgi vermek Fiil
prove by facts
gerçeklerle kanıtlamak Fiil
prove with facts
delillerle ispatlamak Fiil
real facts
vuku-ı hal
real facts
hal ve keyfiyet
recital of facts
esbabı mucibe
recital of facts
teşhir
recite facts
işin aslını anlatmak Fiil
relate facts
olayları anlatmak Fiil
relate two facts
iki olay arasında ilişki kurmak Fiil
representation of facts
gerçeklerin ortaya konulması
sober facts
çıplak gerçekler İsim
speak with full knowledge of the facts
durumu bilerek konuşmak Fiil
state facts
gerçekleri beyan etmek Fiil
state the facts
gerçekleri belirtmek Fiil
statement of facts
gerçeklerin bir bir dile getirilmesi
statement of facts
gerçeklerin bir bir belirtilmesi
stick to facts
gerçeklerden ayrılmamak Fiil
stick to the facts
gerçeklerden ayrılmamak Fiil
strict statement of facts
gerçeklerin tam olarak ifadesi İsim
striking facts
ilginç olaylar İsim
striking facts
dikkat çeken olaylar İsim
submission of the facts
olayların sunuluşu
such are the known facts
bilinen bütün gerçekler bunlardır
such are the known facts
bütün bilinen gerçekler bunlardır
summary of the facts
olayların özeti
suppress important facts
önemli gerçekleri örtbast etmek Fiil
suppress important facts
önemli gerçekleri örtbas etmek Fiil
suppression of facts
gerçeklerin gizlenmesi
tangled jungle of facts
olayların karmakarışık durumu
the ascertainment of the facts
durumun tespiti
to ascertain facts
gerçekleri İsim
try to ascertain facts
gerçekleri araştırmak Fiil
ultimate facts
kararı etkileyen önemli gerçekler İsim
unable to realize the facts
gerçekleri görmekten âciz
understatement of facts
gerçekleri bütünüyle söylememe
unearth new facts
yeni gerçekleri ortaya çıkarmak Fiil
unmarriageable facts
birbirini tutmayan olaylar İsim
venue facts
belli yetkili bir mahkemenin gerçekleri İsim
facts and figures
eksiksiz ve kesin ayrıntılar İsim
facts constituting the case of action
dava nedenini oluşturan vaka
facts of life
(a) (doğum, üreme, cinsiyet vb. gibi) yaşamsal olutlar, (b) kaçınılamayan/değiştirilemeyen olay, mukadder olan şey.
facts of the case
hakikat-i hal
facts of the case
hal ve keyfiyet
facts of the case
keyfiyet
facts of the case
vuku-ı hal
facts of the case
vaka
a facts buck
sorumluluk
dish up well-known facts in a new form
bilinen gerçekleri yeni bir biçimde sunmak Fiil
investigate the facts more thoroughly
olayları daha iyi incelemek Fiil
investigate the facts more throughly
olayları daha iyi incelemek Fiil
lay before someone all the facts of a case
bir davanın bütün gerçeklerini birinin önüne sermek Fiil
lay facts before a committee
gerçekleri kurula sunmak Fiil
make inquiries by way of learning facts of a case
bir vakanın gerçeklerini öğrenmek için soruşturma yapmak Fiil
reconcile with the facts of the case
vakanın gerçekleri ile uyum sağlamak Fiil
see the facts in true light
gerçekleri çıplaklığıyla göstermek Fiil
surprise the facts from a witness
şaşırtıcı sorgulama ile tanığın ağzından gerçekleri öğrenmek Fiil
sweep some gloomy facts under the bonnet
bazı karanlık şeyleri hasıraltı etmek Fiil
the authorities finally disclosed the facts to the press
yetkililer sonunda gerçekleri basına açıklamak dılar İsim
to supress material facts material flow material good material handling mat
maddi olay (sigortacıların rizikoyu kabul edip etmeyeceklerine , kabul ettikleri takdirde primin ve diğer
şartların ne olacağına karar verebilmeleri i
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.