yardımcı fiil olarak: (a)“ -melidir, -malıdır, … zorundadır” (Görev, vecibe, manevî mecburiyet bildirir).
Every citizen ought to help: Her vatandaş yardım etmelidir.
I ought to go: Gitmeliyim, gitmem gerekir.
You ought to know better: Bu hareketin fena olduğunu bilmeniz gerekir.
to behave as one ought: gerektiği gibi davranmak. (b) -“melidir, … gerekir/lâzımgelir, lüzumludur, zaruridir” (adalet, doğruluk vb. ifade eder).
He ought to be punished: Cezalandırılmalıdır.
It ought not to be allowed: Buna izin verilmemelidir. (c) “şayanı arzudur, beklenir, uygun olur” (arzu edilen/beklenen bir şeyi bildirir).
You ought to read this book: Bu kitabı herhalde okumalısınız. (d) “galiba … dır, olmalı, herhalde, mutlaka. (olasılık, mantıkî/doğal sonuç vb. bildirir).
He ought to have got there by now: Şimdiye kadar oraya varmış olmalı.
That ought to be very enjoyable: Bu mutlaka çok zevkli bir şeydir.